HABER MERKEZİ – Tevgera Jinên Azad (TJA) ve Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) öncülüğünde Mersin’de mülteci kadınların sorunlarına ilişkin düzenlenen bir günlük yuvarlak masa toplantısının sonuç bildirgesi açıklandı. Toplantıya, HDP ve TJA çağrısıyla kadın kurumları, parti temsilcileri, mülteci tanıklar, STÖ, farklı görüş ve dinamiklerden kadınlar katılmıştı.
Toplantıya; Seyhan Belediyesi Kadın Dayanışma Merkezi, CHP Mersin Kadın kolları İl Bşk. Ve yönetim, Maya Kadın Derneği, Mülteci Tanıklar, Eğitim Sen, HDP MYK Mülteci komisyon sözcüsü, DİK, Mersin HDP İl Eşbaşkanı, Adana HDP İl Eşbaşkanı, HDP Kadın Meclisi, DAD, TJA, Mersin İHD, Adana Baro avukatları, Mersin Kadın Platformu ve Mersin Cemevi katılmıştı.
‘Savaşın yarattığı yıkımın en ağır bedelini kadınlar ve çocuklar öder’
TJA tarafından açıklanan sonuç bildirgesinde toplantı sonucunda diğer illerde de benzer çalışmalar yapılarak Çalıştaya gidilmesine karar verildiği belirtildi. Sonuç bildirgesinde, “Yeryüzü işgal yeri değil hepimizin barınma, beslenme, koruma yeridir. Savaş karşıtlığı ve özgürlük mücadelesi vererek savaşları sonlandırmak, kadın odaklı barış mücadelesi vermekle mültecilik sona erebilir” vurgusu yapıldı.
Dünyada her yıl milyonlarca insanın yaşadığı toprakları terk ederek başka coğrafyalara gitmek zorunda kaldığına dikkat çekilen sonuç bildirgesinde, savaşın yarattığı yıkımda en ağır bedelleri çocuklar ve kadınların ödediği ifade edildi.
‘Göç kadınlarda travmalara yol açıyor’
“Kadınların yaşadığı erkek şiddeti, mülteci olma durumunda daha da yoğunlaşıyor” denilen bildirgede, göçün kadında ciddi ruhsal travmalara yol açtığı kaydedildi. Bildirgede, “Sadece cinsiyetleri nedeniyle adet döngüsü, gebelik, doğum, menapoz gibi normal süreçlerini de bu dönem içinde, daha ağır yaşamakta, hastalık ve ölüm gibi durumlarla daha sık karşılaşmaktadırlar. Sorunlarının başında üreme sağlığı riskleri gelmektedir” denildi.
‘Sığınmacılar sığındıkları ülke vatandaşı ile eşit şartlarda olmalı’
Göçün yol açtığı çok boyutlu sorunlara işaret edilen bildirgede, toplu yaşam zorunluluğu, gelir yetersizliği, sağlık ve dil sorunları hatırlatıldı. Bildirgede, “Sığınmacıların sığındıkları ülke vatandaşı ile eşit şartlarda eğitim imkanlarına kavuşması ve eğitim süreci içerisinde yaşadığı sorunlara çözümler üretebilmesi önemli ve gereklidir. Eğitime ulaşmak bireyleri, kendi hayatlarını kurmak geleceklerini şekillendirmek açısından önemlidir. Savaştan çıkmış ve göç etmiş bir toplum olarak Suriyelilerin böyle desteğe ihtiyaçlarının aciliyeti olduğu belirgin ve açıktır” ifadelerine yer verildi.
‘Dil sorunu kadınları toplumdan izole etmekte’
Mültecilerin en temel sorunları başında dil sorununun geldiği sonucuna varan toplantı bileşenleri, şunları ifade etti: “Dil sorunu özellikle kadınları toplum içinde izole etmekte ve yalnızlaştırmaktadır. Onlar ile toplum arasında güvensizlik oluşmakta. Cinsiyetçi şiddet ve işkenceye daha çok maruz kalırlar. Kimlikleri aşağılanır. Umut ve inançlarını koruyamazlar, belirsizlik içinde yaşarlar. Onlar üzerinden rant geliştirilir”
‘Mültecilik ciddi bir istismara dönüştürülmüştür’
Dilencilik, çocuk yaşta evlendirme, çok eşlilik, kadınlara yönelik cinsel şiddet ve işkence, “satılma”, istenmeyen gebelikler gibi çok sayıda soruna değinilen bildirgede, şunlar belirtildi: “Türkiye’de mültecilik AKP – MHP iktidarı döneminde ciddi bir istismara dönüştürülmüştür. AB ile yapılan görüşmelerde pazarlık konusu haline gelmiş, Avrupa’nın güvenlik duvarı oluşturma nedeniyle hem siyasi hem de ranta dönüşmüştür. İzlenen Hükümet politikaları ve Belediyelerin söylemlerinde mülteciler için mevcut nizamı tehdit eden, istikrarı bozucu unsurlar ifadeleri kullanılmaktadır. Bu tür yaklaşımlar özellikle son dönemlerde mültecilere yönelik nefret söyleminin artmasından başka bir şeye hizmet etmemektedir.”
‘Mültecilik kadın soykırımıdır’
Mülteciliğin ortaya çıkardığı sonuçların büyük kısmının kadınları etkilediğine dikkat çekilen bildirgede, “Bu nedenle mültecilik kadın soykırımıdır. Kadın görünmeyendir ve kamusal alanda emeği ve kimliği yoktur. Kadın bedeni tartışma ve sömürü konusudur. Tüm kadınlar potansiyel mülteci olarak aile, toplum ve devlet sınırları içinde görülmektedir. Bu durumda devletsiz halklar mülteci dahi sayılmıyor. Göç yolunda ölenler katliam olarak sayılmıyor. Pasaportsuz göç yolunda soruşturmaya dahi konu edilmiyor” denildi.
‘Kadın odaklı barış mücadelesi vermekle mültecilik sona erebilir’
Sonuç bildirgesi şu ifadelerle noktalandı: “Savaşların ve Devletlerin yaratığı Mültecilik, Irkçılığı kendinde güçlendirdiği gibi Ataerkillik de güçlendiriyor. Bu mültecileştirmeye yaklaşım ve yapılanlara karşı biz kadınlar mücadele edeceğimizi belirtiyoruz. Sonuç olarak yerel yönetimlere açık politikalar oluşturulmalı, STK’lar, partiler, sivil toplum örgütleri arasında daha çok ittifak yapılması ve demokratik kadın örgütlerinin inisiyatif sahibi olduğu çalışmalar aratılmalı.
Yeryüzü işgal yeri değil hepimizin barınma, beslenme, koruma yeri. Savaş karşıtlığı ve özgürlük mücadelesi vererek savaşları sonlandırmak, kadın odaklı barış mücadelesi vermekle mültecilik sona erebilir.”