HABER MERKEZİ
Toplumun demokratikleştirilmesi problemi üçüncü alan güçleriyle aşılırken, direk devletin veya gerici yapıların anti-demokratik yönelimine maruz kalındığında, öz savunma bilinci ve örgütlülüğüne ihtiyaç vardır. Demokratik mücadele yöntemlerinin yetmediği veya engellendiği koşullarda öz savunma devreye girmektedir. Toplumun tüm yaşam alanlarında varlık bulan öz savunma meşru savunma konumuna geçişin ifadesi olmaktadır. Bu anlamıyla öz savunma meşru savunmanın bir biçimi olup, toplumun kendi bünyesinde oluşmaktadır.
Öz savunmanın silahlı biçimi de dahil olmak üzere her türlü savunma içerikli örgüt ve eylem gücüne sahip olması tabiidir. Demokratik eylemlilik öz savunma temelinde geliştirilir. Çünkü demokratik hak ve özgürlükleri talep eden, bu temelde harekete geçen kitlelere yönelik anti- demokratik uygulamalar peşi sıra geliştirilmekte ve uygulanmaktadır. Öz savunma bu anlamda demokratik hak ve özgürlüklerin engellenmesi halinde başvurulması zorunlu olan meşru savunma içerikli karşı koyuşun kendisidir.
Öz savunma olgusuna dar, subjektif ve sınırlı rol atfeden yaklaşımlar kaynağını toplumsal direniş deneyiminin gücünü küçümsemeden almaktadır. “Devrim kitlelerin eseridir” denilirken, esasında kitlelerin ortaya çıkardığı direniş gücünün muktedirliği vurgulanmaktadır. Dolayısıyla öz savuma bilinci ve örgütlülüğüyle donanan kitlelerin demokratik duruş ve eylemliliği, sonucu tayin etmektedir. Bu durumu meşru savunma kapsamında değerlendirdiğimizde diğer mücadele yöntemleri ve örgütlülükleri ile karşı karşıya koyma ne kadar yanlışsa, birbirini tamamlayan, güçlendiren ve uyumlu kılan yanını görmemek de bir o kadar yanlıştır.
Hak ve özgürlüklerin bilincine ulaşmış kitlelerin herhangi bir hak gaspı veya saldırı anında karşı koymaması, meşru savunma konumuna geçmemesi düşünülemez. Dolayısıyla öz savunma örgütlülüğün ve eylemliliğini geliştirmek mücadelenin olmazsa olmaz koşullarındandır.