HABER MERKEZİ –
Adı soyadı: Necah İbrahim
Kod adı: Şervin Hakkari
Doğum yeri ve tarihi: Derik-Küçük Güney, 1970
Mücadeleye katılım tarihi: 1991, Telxemzir-Derik
Şehadet tarihi ve yeri: 23 Eylül 1998, Kato Marinos
Şevin arkadaşla tanışmamız Zap vadisinde ilk YAJK karargahının konumlandığı Dola Seve denilen bir noktada ürünlerin olgunlaştığı temmuz ayının bir gecesinde, dolunay ışığında çok yaşlı bir kızvan ağacı altında olmuştu. 0val yüzlü, narin yapılı bir bayan arkadaş gülümseyerek ayağa kalktı ve bizi karşıladı. Selamlaştıktan sonra bizi oturduğu yere götürdü bir grup bayan arkadaşa “bu arkadaşlar kuzeyden gelmişler” diyerek bizi arkadaşlarla tanıştırdı. Sonra, gülümseyerek aşiretimden dolayı bana bazen koçêre de diyorlar diyerek kendisini de tanıttı. 95 yılı YAJK’ın I. Kongresinde Şervin arkadaş YAJK merkezine seçilir. Bu düzeyde ilk görevine YAJK karargahı yönetiminde başlar.
Şervin yoldaş Güneybatı Kürdistan’ın Derik kentinde yurtsever bir aileden, ’89’da partiye katılır. Önderlik sahasında eğitimini tamamladıktan sonra ’91’de hasretle sevdalandığı, umut türküsünün söylenildiği dağlara çıkma arzusuyla ülkesinin bir parçası olan Güney Kürdistan’a geçer. Mücadelemizde parti açısından zorlu geçen ’92 Güney Savaşı’na katılan Şervin yoldaş büyük bir azimle tüm zorluklara katlanarak tecrübesizliğini, amatörlüğünü aşarak deneyim ve tecrübeler edinmiştir, ancak Kürdistan toplumsal gerçeğine yabancı olmamasına rağmen Kürt gerçeğine kendi gerçeğine anlam vermede zorlanır. Özelikle gericiliğin egemenlikli yaklaşımların hüküm saldığı süreçlerde Şervin yoldaşın henüz özgürlük bilinciyle biçim almakta olan yapısı zaman zaman ağır zorluklarla karşılaşır. Buna karşın savaşımındaki ısrarını sürdürür. Ama henüz güçlenmemiş yanlarını da görünce, kadının güçlendiği ve özgürleştiği kaynağa dönerek, adeta ayçiçeğinin sabah şafağında güneşe dönük bakması bütün enerjisini, moralini güneşten alması gibi Önderliğe bakarak yeniden yeniden moral alır yenilenmenin başarısını Önderlikte görür. Canlı, coşkulu, hiç eksilmeyen moraliyle her zaman yaşam kaynağı olur.
Önderlik sahasında gördüğü ikinci eğitiminin ardından tekrar ülke sahasına geçer. Şervin yoldaş yaşamın kaderini elinde tutarak, yılların özlemiyle, kölelik zincirlerini kırmada kararlı adımlarla Botan’a geçer. Uğruna savaştığı özgürlük tutkularını toprağıyla birleştirerek cennet ülkesinde sonsuzca yaşamanın hazırlığındadır.
Şervin yoldaş ’97’den itibaren Botan eyaletinde kadın sorumlularından biri olarak çalışmalara katılır. Çetin koşulların yaşandığı, düşmanın aman vermediği, Cudisiyle, Gabarıyla, Katolarıyla adeta siper alan gerillanın ana yuvası olan Botan’da durmaksızın mücadelesini vermektedir. Hele kadın yoldaşları için yoğun çabalar harcar. Kadının özgürlük bilinci, iradesi, özgür yaşama dair tartışır, tartıştırır, yoldaşlarına bilinç kazandırır. ’98 baharında Gabar bölgesine geçen Şervin arkadaş, bu davanın güzelliğiyle adeta büyülenir.
Eminim sen de hatırlıyorsun, Sıpiviyan köyünden Basret vadisine indiğimiz anı. Taşlarla merdivenler biçiminde örülmüş, yüzyıllar belki de bin yıllar önce yapılmış bir patikada yürürken ikimizde Gabar dağının güzelliğine karşı şaşkınlığımızı ve hayranlığımızı gizleyememiştik. Ve sen demiştin “ben kendimi Gabar dağının kucağındaymışım gibi hissediyorum.” Sessiz ve berrak akan suyun kenarına indiğimizde yine Gabar’ı anlatmaya baş1amıştın. “Bana göre Gabar ismini kadından almıştı. Çünkü Gabar dağı erkekten çok kadını andırıyor. Yani bütün renklerin kendisini doğada özgürce ifade ettiği ilk çağların ana tanrıçasını simgeliyor” demiştin. Yine ekleyerek “ama şimdi gizemli özüyle kendisini koruyan gözleri ışık dolu, yüreği acılarla yüklü yüksek sesle haykıran bir anadır Gabar dağı” demiştin. Ve daha nice anıları benim hatırlayamadığım belki de senin unutamadığın günleri anımsıyorum, ayrılık vakti gelmişti. Yapılan yeni düzenlemelere göre Şervin yoldaş eyalet karargahına geçecekti. Şervin yoldaş Botan’dan ayrılmak istemiyordu. Ama örgütün gereklilikleri her şeyin üstünde geliyordu. Her tarafı renklerle bezenmiş Gabar dağından Faraşin zozanlarına uzanan yolun yolcusudur Şervin yoldaş. Acıların, öz1emlerin, mutluluğa dönüştüğü anın elvedasıydı ayrılık. Beyaz bulutların gölgesinde gümüş renkli antikaları andıran Kato kayalarının asiliğinde yaşama dur diyenlerin inadına, yaşama aşık olma kendi yaşamını feda eden kimliğine onurluca sahip çıkmanın ayrılığıydı.
13 Eylül’de Botan’ın Faraşin, Kato alanlarında düşmanın kapsamlı bir operasyonu oluyor.
Yalçın kayalıkların geçit vermezliğinde mevzilenen yoldaşlarımızın üzerlerine her taraftan yağmur gibi yağarcasına bombalar yağdırılıyor. Gece gündüz üç gün boyunca süren Kato işgali kahramanca savaşan arkadaşlarımızın direnişleri karşısında düşman istediği başarıya ulaşamadan geri çekiliyor. 14 Eylül’de Şervin yoldaşla beraber 22 yoldaş kendini direniş abidesi yaparak Katonun zirvesinde ölümsüzlüğün kalesini ördüler. Sizler ölmediniz halkınıza, insanlığa yaşam veren sonsuzluğa ulaştınız.
Evet, Kato’nun koruyucu meleği, toprağa sevdalı ceylan bakışlı koçer kızı, Faraşinin diz boyu uzanan cayırlarında, pırıl pırıl akan soğuk suların eteklerindeki doyumsuz yeşil çimenlerinde seni görüyorum. Gabardan Katolara uzanan dağlarda, Faraşin zozanlarında boy veren özgürlük ağacının köklerinde dip diri tutuyorsun. Onurluca var olmanın adını kendi ülkenin topraklarına yazdırdın. Artık seni ölümsüzlüğün sınırında, güneşin ülkesinde arıyorum. Mücadelemiz tarihinde bilinciyle, iradesiyle, bedeniyle verdiği emeğe saygı duyarak sahip çıkacağız. Seni her an nefesimizin her soluğunda yaşamakla anına bağlı olacağız. Bağlılığımızın sözünü bir kez daha yeniliyoruz.
Mücadele arkadaşları adına
Ruken Garzan