Göç olayı, ekonomik, toplumsal ve siyasal nedenlerle insanların bireysel ve kitlesel olarak yer değiştirme eylemi ya da yaşanılan yerin değiştirilmesi eylemi olarak ifade edilebilir.
HABER MERKEZİ – Göç olayı, ekonomik, toplumsal ve siyasal nedenlerle insanların bireysel ve kitlesel olarak yer değiştirme eylemi ya da yaşanılan yerin değiştirilmesi eylemi olarak ifade edilebilir. İster kısa süreli, ister uzun süreli olsun bu yer değiştirme hareketleri çoğu kez aynı toplumsal sistem içinde “iç göç” biçiminde gerçekleşir. Bazen de kendine özgü koşulları nedeniyle toplumsal sistemler arasında “dış göç” biçiminde ortaya çıkarlar. Emperyalist güçlerin tarihten günümüze yürüttüğü Ortadoğu’yu kaosa ve savaş alanına çevirme politikaları sonucundan dış göçler gün geçtikçe artmakta ve gittikçe derinleşmekte. Özellikle Ortadoğu’da yaşanan savaştan insanlar daha güvenli bir yaşam sürmek için gözünü Avrupa’ya çevirmektedir. Bu savaşı ortaya çıkartan Batı devletleri göçmen ölümleri ve sorunları karşısında üç maymunu oynamaktadır. Çünkü göçmen politikası üzerinde kendi politikalarını hayata geçirme yarışına girdiklerini görebiliyoruz. Göçmen sorunlarının başında ölüme terk edilme, yaşam kapıları yerine ölüm kapılarının açılması, başka ülkelerde yaşayan göçmenleri asimile etme politikaları yürütülmektedir.
Genç Göçmenler Devletler Tarafından Asimile Edilmekte
Göçmenlikte en çok genç kesim üzerinde durulmaktadır. Nedeni ise genç kesimi entegre edip kendi sistemi içinde eritme, gençleri kendi çıkarları ve politikaları doğrultusunda şekillendirme politikası ön plandadır. Her yıl, sonunda bir Avrupa ülkesine ulaşabilmek için Türkiye sınırlarından giren kaçak göçmenlerin önemlice bir bölümünü gençler ve çocuklar oluşturmaktadır. Bu insanlar, başta güneybatı Asya ve Doğu Afrika olmak üzere çeşitli ülkeleri yoksulluktan, baskılardan veya çatışmalardan kurtulmak için terk edenlerdir. Bu gençler ve çocuklar özellikle güç durumdadırlar. Sosyal yardımlara, eğitim ve sağlık hizmetlerine ulaşamamaktadır ve korunma ve toplum yaşamına katılma gibi olanaklardan da yoksun bırakılmaktadır. Yaşadıkları koşullar ve yolculuk biçimleri nedeniyle aralarından bir bölümü denizde veya karayolu kazaları sonucunda yaşamını yitirmektedir. Örneğin 2012 yılı Eylül ayındaki bir olayda aralarında 31 çocuğun da bulunduğu 61 düzensiz göçmen, İzmir’in Menderes ilçesindeki Ahmetbeyli’den Yunanistan’a gitmek üzere denize açıldıktan sonra teknelerinin alabora olması sonucunda yaşamını yitirmiştir. Türkiye’de 14-30 yaş aralığında bir milyonun üzerinde Suriyeli genç yaşıyor. Zorla yerinden edilmiş gençler Türkiye’de eğitim hayatına devam edemiyor. Gençler göçle geldikleri Türkiye’de, anadilde eğitim imkânı bulamıyor ve kendilerini güvende hissedemiyor. Eğitim hayatına devem eden çok az bir kesim ise Türkiye’nin mevcut eğitim sistemine uyum sağlamamaktadır. Bu gibi nedenler sebebiyle eğitime katılım oranı oldukça sınırlı kalıyor. Eğitim hayatına devam edebilen sınırlı sayıdaki genç ise etkin ve verimli bir hayatı sürdüremiyor. Bunun sonucunda genç kadınlar fuhuşa genç erkekler ise çeteleştirilerek savaşmaya gönderilmektedir.
Genç Göçmenlerin Ucuz Ve Güvencesiz İş Gücü
Mülteci gençlere yüklenen sorumluluklar, gençlerin kendi hayatlarına şekil vermesini imkânsızlaştırıyor. Ailenin geri kalanına bakma işi genelde gençler tarafından üstleniliyor. Gençler, mesleklerini icra edebilecekleri yasal çerçeveyle uyumlu adil bir hayat süremiyor. Ailelerin hayatlarına devam edebilmesi veya daha iyi ekonomik koşullara sahip olabilmesi için, gençler ucuz iş gücü piyasasında görünmez ve güvencesiz bir şekilde çalışmak zorunda bırakılıyor. Bitmeyen mesai saatleri, verilmeyen maaşlar ve üstüne ayrımcılığın her türlü biçimi, gençlerin maruz kaldığı hak ihlallerinin başında geliyor. Bu durum gençlerin içe kapanma ve yalnızlaşma gibi kötü sonuçları beraberinde getiriyor. Göçmen gençlerin büyük bir kısmı yaşadıkları ayrımcılıklarından kaynaklı intihar etmektedir. Özellikle genç göçmen kadınların fuhuşa sürüklendiği ve para karşılığı evlendirdiği ortaya çıkmıştır. Göçmen genç kadınlar ve erkekler yaşadıkları ülkelerin sistemi içinde eritilmektedir. Özellikle genç göçmenlere yönelik özel bir politika uygulanmaktadır. Bu politikanın amacı genç göçmen kesimini asimile edip kendi sistemleri doğrultusunda bireyler yetiştirmek ve amaçları doğrultusunda kullanmak.
Türk Devleti Genç Göçmenleri İntihara Sürüklüyor
Türkiye genç göçmenlerin en çok olduğu ülkelerin başında gelmektedir. Türkiye’de 14-30 yaş aralığında 1 milyon genç göçmen bulunmakta. Göçmenler AFAD’a bağlı kamplara yerleştirilmekte. Kamplara yerleştirilen göçmenler açlık, susuzluk, işsizlik, cinsel istismar, tecavüz, intihar ve ölümle karşı karşıya kalmaktadır. Binlerce genç kadın bu kamplarda para karşılığı evlendirilmekte, fuhuşa zorlanmakta, cinsel istismara uğramaktadır. AFAD bünyesinde yaşanan bu vahşete rağmen AFAD yetkilileri sesiz kalmakta. Daha doğrusu AFAD yetkilileri bunu yapmaktadır. Genç kadınlar AFAD yetkilileri tarafından hamile bırakılmakta ve bunun sonucunda intihara sürüklenmektedir. AFAD bünyesinde olan Islahiye göçmen kampında 26 yaşındaki Suriyeli Ezidi bir kadına, kamp şoförü tecavüz etti. Epilepsi hastası olan kadının bu olay sonrasında ilaçlarını içerek intihar ettiği ortaya çıktı. Yine Nizip kampında AFAD yetkilileri tarafından genç kadınlar para karşılığında fuhuşa zorlandığı ortaya çıkmıştı. Verilen bu örnekler doğrultusunda baktığımızda çok korkunç bir tablonun ortaya çıkmaktadır.
Genç Mülteci Raporu
Genç Mültecileri Destekleme Projesi’nin yayınladığı raporda mülteci gençlerin sorunları ve yaşadıkları hak ihlallerine dikkat çekildi. Mülteci gençlerin eğitime erişiminin sınırlı olduğunun anlatıldığı raporda, Türkiye’de yaşayan 14-30 yaş aralığındaki bir milyonun üzerindeki Suriyelinin anadilinde eğitim imkanı bulamadığının, bu yüzden de eğitimine devam edemediğinin altı çizildi. Raporda gençlerin mesleklerini icra edebilecekleri yasal çerçeveyle uyumlu adil bir hayat süremedikleri ve ucuz iş gücü piyasasında görünmez ve güvencesiz bir şekilde çalışmak zorunda bırakıldıkları ortaya konulurken kamplarda veya 3-5 ailenin bir arada yaşadığı evlerde barınmak zorunda kalan mültecilerin kimseyle iletişim kuramadığı ve sosyal açıdan yalnızlaştıkları ifade edildi. Yedi yıldır geçici koruma statüsünde bulunan gençlerin seyahat özgürlüğünün olmadığına da dikkat çeken raporda, genç mültecilerin hastalık gibi acil durumlarda bile ilgili kurumlardan izin almak zorunda kaldığı vurgulandı.