HABER MERKEZİ – Türk dış politikasının askeri ve siyasi aktivizmi tümden yayılmacı emellerle kendisini Ortadoğu başta olmak üzere dünya genelinde dayandırmak istiyor. Türkiye’nin bu yayılmacı politikaları Suriye, Libya, Irak, Kıbrıs, Karabağ, Doğu Akdeniz’deki askeri operasyonlarla meşruluk kazanmak istiyor. AB-ABD-İsrail ve İngiltere açısından kendisini güvenlik konusunda güvenilir bir müttefik olarak pazarlamaya çalışıyor. Fakat yayılmacı emellerinin çapı ve sergilediği tutarsızlıklar önemli soru işaretleri barındırıyor. Son emperyal kalkışmanın sonu meçhul bir seyir izliyor.
Bu işgalci yayılmacılığı destekleyen küresel güçler onun savaş sanayini geliştirerek bir bölgesel tedarikçi konumuna getiriyorlar. Kürt özgürlük mücadelesini tasfiye etmeyide amaçlayan bu kalkışma Hefenin ve Bradost bölgesinde çıkmaz sokağa sapmıştır. Kandil, Rojava direniş denklemi bölgesel çaptaki kimi hesapları bloke etmeyi başarmıştır.
Kürt halkını yok etme işgal ve tasfiye konsepti sert manevralara sahip bu keskin manevra virajlarında sürpriz devrilmeler yaşanacaktır. Küresel bir güç olma hayallerinin sonu batık bir ülkedir. Kürt özgürlük hareketinin onayını almayan hiçbir bölgesel// küresel politikanın Ortadoğu’da başarı şansı sıfıra yakındır. Küresel güç olma emellerini besleyen “Mavi Vatan.” ve “Stratejik derinlik.” tezlerinin rezilliğe evrilmesi hiçte sürpriz olmayacaktır.
Kürt halkı üzerinde sergilediği asimetrik soykırım savaşıyla kendisini dışa pazarlayan bu projenin destekçileri olası riskleri satın almada her açıdan açık uçlar bırakmışlardır. Kürdistan halkına ait zenginlik kaynaklarının talanı üzerinde politikalar üretenlerin hesaba katmadıkları oldukça riskli bölgesel dengeler var. Kürt işbirlikçi sermayedar sınıfının PKK tasfiyesi hayalleri kursaklarında kalacağa benziyor. Dipten gelen dalgalar kırılgan fay hatlarını dahada aktifleştiriyor.
Türk yayılmacı politikaları küresel ölçekte riskler aldı fakat o denklikte bir kapasite zenginliğine sahip değil. Ortadoğu’da yeni düşmanlıkları körüklemesi öngörülmez sonuçlar yaratacağa benziyor. Çok eksenli açılımların tek kutuplu vizyonla yürütülmesi pek olasılıklı değil. Ortadoğu’dan Afrika’ya uzanan bu ölçüsüz genişleme beraberinde yeni daralmalarda getirecektir. Bunun ekonomik, siyasal ve yönetimsel krizler yaratması neredeyse kaçınılmaz bir hakikate tekabül ediyor.
Deniz aşırı askeri açılımlar, Kürdistan geneline kurulan askeri işgal üslerinin kalıcılığı da tartışmalıdır. Kürdistan işgalinde işbirliği yaptı yerel Kürt talan tacirlerinin saltanatları da sallantıdadır. Küresel güçlerin KDP’yi dengelemek içinde üçüncü bir gücü örgütlemeleri uzun bir zaman almayacaktır. KDP büyüyeceğini hesaplarken YNK-GORAN benzeri yeni bir gücün KDP içinden çıkarılmasıyla birlikte küçülmesi de sürpriz olmayacaktır. Yanlış hesap Bağdat’tan döneceğe benziyor. KDP içinde yaşanan güç/rant savaşı küresel işbirlikçilik misyonlarıyla örtüşecek kadar karmaşık bir seyir izliyor. KDP içinde güç dengeleri borsasının gerçek işlem sahipleri küresel güçlerdir. Irak için öngörülen yeni konsept KDP’nin kaderinde belirleyici olacak. Rusya-İran-Irak-ABD-İsrail denkleminde bağımlı Kürt işbirlikçiliği yeni trajedilere yol açacağa benziyor. Kısa vadede biçilen misyon uzun vadede miadı dolmaya da götürebilir. Zira dikkatli gözlemcilerin vurguladığı gibi KDP denetimindeki güney Kürdistan dirhem dirhem eriyor.
Türk işgalci emellerine payende olmayı seçen KDP küresel ölçekteki bölgesel hamlelerin fotoğrafını iyi okuyamıyor. KDP, PKK’nin sahadaki varlığıyla yaşam bulduğunun farkında bile değil kendi elleriyle yaşam damarlarını kesmeye çalıştığını birilerinin ona söylemesi gerekiyor. IŞİD’i Hewlere yönlendirenler daha o zaman ipini çekmişti fakat PKK bunu boşa çıkardı. Referandumda da PKK onu uyarmak istediyse de şimdiki gibi kulaklarını hakikate tıkadı. KDP üzerinden oynatılan kirli oyunu PKK çok iyi görüyor bunca dostane uyarı, açıklama ve diyalog çağrısı bunu boşa çıkarmaya dönüktür. KDP kendi üzerinde oynanan oyunu görmeyecek kadar PKK düşmanlığıyla gözünü kör etmiş durumdadır. Kalemşörleri, onu pohpohlayan aydınları, kaçkın hainleri, kontra basın tekelleri bir nevi onu uçuruma sürükleme görevi görüyorlar.
Uluslararası güçlerin desteğine sahip Türk derin devletinin akıl hocalarını PKK Önderliği etkisiz kılmayı bilmişti. Geçmişte Perinçekleri, Yalçın Küçükleri ve daha nicelerini zararsız bir konumda tutmayı başarmış PKK’den KDP’nin öğreneceği çok şeyler vardır. KDP, İ.Güçlü, İ.Beşikçi, Z. Yapıçoğlu, İ.Halil Baran, Aydın Dere, Botan ve çetesinin Türk özel savaş politikalarının yönlendirici elemanları olduklarını görmeyecek kadar politik körlük bataklığında yüzmektedir.
Çoğunlukla Ortadoğu yeni paylaşım savaşlarında iştahı erkenden kabaranlar kendi nüfuz alanlarının paylaşıldığını görmeyecek kadar hakikatten uzaktırlar. Türk yayılmacı emelleri Kıbrıs’ta olduğu gibi Güney Kürdistan’da da on yıllarca denetimine alacak kalıcı işgalleri hayata geçirmenin mücadelesini yürütüyor.Güney Kürdistan KDP’si Rojava devrimini de TC’ye peşkeş çekmenin uğraşı içinde, Efrin ihaneti, Kerkük ihaneti, Gre Spi ihaneti, Şengal İhaneti, Maxmur ihaneti say say bitmiyor. KDP’nin sicili çok kirli, onlarca Kürt önderini TC’ye, Irak’a, Suriye’ye ve Irak’a komplolarla öldürten tarihi ihanetin adıdır KDP.
Bu ihanet cenderesine inat, PKK Ortadoğu’da tüm mevzilerini korumakla kalmıyor yeni yeni mevzilerin koşullarının da bulunduğu her yerde yaratıyor. Devlet ve bağımsızlık gibi sözler üzerinden mevcut olan statülerini bile yitiren ihanetin acı pratiğini görüyoruz. PKK ise paradigmasıyla gayet uyumlu ve çağın ruhunu esas alan esnek bir strateji uyguluyor. PKK, 21. Yüzyıla girilirken Kürt özgürlük devriminin kalıcı temellerini atıyor ve ahlaki politik devrimi inşa ediyor.
Serdem Amed