Erdoğan yine Suriye sınırları içinde otuz km derinliğindeki bölgeleri işgal edeceğini ve denetimine alacağını tekrarladı. Adeta meydan okurcasına “bunu dünyaya bir kez daha ilan ediyorum’’ dedi. Bu planın Suriye haritası üzerinde BM Genel Kurulu’nda gösterilmesi öyle sıradan bir olay değildi. Türkiye yönetim organlarının bunu çok boyutlu tartıştığı ve devlet politikası olarak belirlediği ortada.
Türkiye’nin bu kadar pervasız davranmasının nedenleri ayrı bir yazı konusudur. Ancak asıl desteğini NATO gibi güçlerden aldığı açık. Çünkü Erdoğan işgal planını bir daha ilan ettiğinde NATO Genel Sekreteri Stoltenberg de yine “Türkiye’nin güvenlik endişelerinin ciddiye alınması gerekir” diyordu. Türkiye’nin güvenlik endişesinin olmadığı çok açıktır. Suriye’de Kürtlerin orduları yok. Hava güçleri ve zırhlı birlikleri yok. Kürtlerin yaptıkları tek şey DAİŞ’e karşı savaşmaktır. Bu savaşı da Kobané direnişine dahil olan NATO ülkelerinin içinde bulunduğu Koalisyon’la birlikte yapmıştır. ABD ve NATO üyesi ülkelerin hepsi tanıktırlar ki, Suriye’den Türkiye’ye bir saldırı olmamıştır.
Faşist Erdoğan-Bahçeli ikilisi Kürtlerin herhangi bir statü sahibi olmaması için Suriye’de DAİŞ ve El Kaide’yle ittifaklar yaptı. Bu güçleri Kürtlere yöneltti. İttifakları halen devam ediyor. Bunlarla istediği sonucu alamayınca ordusuyla Suriye topraklarını işgal etmeye başladı. Başından beri de Suriye’yi kanlı bir girdabın içine çekti. Bu ülkenin yıkılmasının ve korkunç sonuçların ortaya çıkmasının baş sorumlusu Türkiye’dir.
Türkiye Rusya uçağını düşürdükten sonra büyük bir paniğe kapıldı. Ya Rusya PKK’ye yardım eder ve Kürtlere düşmanlık yapmazsa ne olur? Bu ihtimal onların uykusunu kaçırdı ve alelacele Rusya’nın ayaklarına kapandılar. Türkiye Osmanlı tarihi boyunca görülmedik biçimde Rusya’ya tavizler verdi. Öyle ki, bir NATO ülkesi olarak Rusya’dan S-400 füzeleri satın alacak kadar ileri gitti. Bu füzelerin Türkiye’nin savunmasında oynayacağı bir rol yoktu. Komşu ülkelerin Türkiye’ye saldıracak ne güçleri vardı ne de ihtimali. Bu füzeler Efrîn gibi bölgeleri işgal için rüşvet olarak verildi. Ayrıca Türkiye NATO ve ABD’yle karşı karşıya gelmeyi bir biçimde göze aldı. Bu yüzden en gelişmiş uçak projesi olan F-35 programından çıkarıldı.
Bütün bunlara rağmen Stoltenberg hala Türkiye’nin güvenlik kaygıları deyip papağanlar gibi tekrarlıyor. Erdoğan yönetimi deli danalar gibi NATO silahlarıyla Güney Kürdistan’a ve Rojava’ya saldırıyor. Türkiye’de binlerce Kürt hapishanelerde. Kürt coğrafyası yakılıp yıkılıyor. Bir gün Stoltenberg gibilerinden Kürtlerin varlığı ve güvenlikleriyle ilgili bir açıklama gelmedi. Türk devleti tanrısal kutsal bir varlıkmış anlaşılan. Kürtler her zaman bu varlığa kurban edilebilirler. Lozan’dan beri Kürtler üzerinde yürütülen soykırım uygulamaları yetmemiş olacak ki, Stotenberg gibileri Erdoğan faşistine destek vermeye devam ediyorlar.
Erdoğan şimdi Suriye yönetimiyle görüşmelere hazır olduğunu açıklıyor. Eğer Suriye’de yarattıkları yıkımı biraz olsun giderecekler ve özür dileyeceklerse olabilir. Ama Erdoğan’ın derdi bu değil. Türk ordusu, DAİŞ, El Kaide ve başına topladığı çetelerle Kürt soykırımını tamamlayamadı. Türk ordusu şimdi İdlib’de El Nusra’nın koruyuculuğunu yapıyor. İşgal edilen tüm bölgelerde etnik temizlik sürüyor. Buralarda kesinlikle Kürtler barınamıyor. Şimdi Esad yönetimiyle görüşmelerinin tek bir nedeni var; o da Kürtlerin tasfiyesidir. Diğerleriyle bu tasfiye gerçekleşseydi Esad yönetimiyle görüşme ihtiyacı duymazlardı.
Türk devleti Suriye’nin hayrına görüşmüyor. Kürtleri Şam yönetimiyle ortaklaşarak ortadan kaldırmak istiyor. Yani Suriye’de yeni bir düşmanlığın ve çatışmanın zeminini döşemek istiyor. Şimdiye kadar Şam yönetimine verebildiği kadar zarar verdi, yapabildiği kadar kötülük yaptı. Ancak Esad yönetimini deviremedi. Rojava da her şeye rağmen direndi ve ayakta kaldı. Şimdi Esad yönetimiyle anlaşarak Kürtlerin defterini dürmek istiyor. Yani Suriye’de savaşın sona ermesi ve barışın gelmesi için çalışmıyor. Tersine yeni bir savaşın ve uzun yıllara yayılan bir çatışmanın ve düşmanlığın kapısını aralamak istiyor.
Türkiye’nin girişimlerini Kürt halkı genel olarak anlıyor, farkında. Çünkü elli yıldır bu devletin saldırıları, oyunları ve örgütlediği kötülüklerle uğraşıyor. Ancak şimdi Erdoğan ve Bahçeli yönetimi çok tehlikeli bir aşamada. Türkiye’de seçimler yaklaşıyor. Erdoğan’ın normalde seçilme şansı yok. Onun için savaşı yayıp sonuç almak, böylece yönetimini garantiye almak istiyor. Güney’de Nisan ayından beri ağrı bir saldırı yürütüyorlar. Yasaklanmış silahlar, kimyasal dahil her şeyi kullanıyorlar. Ancak gerillanın direnişi sürüyor. Bu açıdan Rusya’ya başvurarak, gerekirse Esad’la da anlaşarak Roajva’da bir başarı hikayesi çıkarmak istiyorlar.
Suriye’de yeni kanlı olayların sahnelenmesine karşı durulmalı. İşgal saldırıları olduğunda da Suriye halklarının ve dünya demokrasi güçlerinin direnerek saldırganlara derslerini vermeleri gerekir.
ZEKİ BEDRAN