HABER MERKEZİ –
Kürtler birlik olduğu takdirde hiçbir güç Kürtlere karşı savaş yürütemez
Şu gerçeği de vurgulamak isteriz: Kürdistan’ın en büyük parçası Bakurê Kürdistan’dır. Burada mücadelenin gelişmesi bütün Kürt halkının yararınadır, tüm parçaların yararınadır. Özellikle Kürt düşmanlığında öncü olan bir Türkiye gerçeği varken, en büyük Kürt düşmanı Türk devletiyken, Bakurê Kurdistan’daki mücadelenin önemi bütün Kürdistan parçaları için daha da anlamlı hale geliyor. Bu açıdan PKK öncülüğünde Kürt Özgürlük Hareketi’nin bütün Kürdistan parçaları açısından anlamı görülmek durumundadır. Eğer 15 Ağustos Atılımı olmasaydı, eğer 45 yıllık özgürlük mücadelesi olmasaydı, bunun yarattığı etkiler olmasaydı Başûrê Kurdistan’daki mücadele ve ortaya çıkan kazanımlar bu düzeyde olmazdı. Rojhilat ve Rojava Kurdistan’ında da Kürtlerin mücadelesi bu düzeyde olmazdı. Dünyada Kürtlerin örgütlenmesi, özgür ve demokratik yaşam özlemi bu düzeyde olmazdı. Bunlar açık gerçeklerdir. Bu yönüyle Türk devletiyle ilişkilerin sorgulanması gerekir. Bu ilişkileri yeni bir anlayış ve yeni bir yaklaşımla ele almak gerekir. Biz Başûrê Kurdistanlı güçlere illa Türkiye’yle savaşın demiyoruz. Ama Türk devletinin Özgürlük Hareketini tasfiye etme politikalarına da alet olmamaları gerektiğini söylüyoruz.
Kürtler birlik olduğu takdirde hiçbir güç Kürtlere karşı savaş yürütemez. Ya da savaş yürütürse kaybeder. Kürtler birlik olsa ne Türkiye, ne İran, ne Suriye, ne Irak, Kürtler üzerindeki bugünkü politikalarını yürütebilir. Kürtlere karşı egemen güçlerin politikalarını cesaretlendiren, Kürtler arasında birliğin olmamasıdır. Bu gerçekliğin özellikle Başûrê Kurdistan halkı ve siyasi güçleri tarafından bilince çıkarılması gerekir. Başûrê Kurdistan halkı siyasi partilerin ve hükümetin herhangi bir devletle ilişkisini başka Kürt parti ve örgütlerine karşı kullanmasını kabul etmemelidir. Bunu hiçbir Kürt siyasi partisinin kabul etmemesi gerekir. KDP’nin de, YNK’nin de, Goran’ın da, başka parti ve hareketlerin de kabul etmemesi gerekir. Aslında şu anda Kürtlerin yurtseverlik bilinci, ulusal demokratik bilinci gelişmiştir. Bir Kürt kamuoyu oluşmuştur. Eskiden Kürt kamuoyu yoktu. Herhangi bir parti istediği gibi davranabiliyordu. İstediği gibi hareket edebiliyordu. Çünkü onu engelleyebilecek herhangi bir kamuoyu yoktu. Kürtlerin bilinci ve duruşu bugünkü düzeyde gelişmemişti. Ama bugün bilinci yüksek bir Kürt halkı var ve bu temelde oluşmuş Kürt kamuoyu var. Bu kamuoyu da bütün partilerin birliğini istiyor, ulusal birlik istiyor. Çünkü halkın istemi böyle. Eğer bugün Kürt partileri arasındaki çatışma eskisi gibi hemen yapılamıyorsa, Kürt siyasi güçleri arası çatışmayı yaratmak zorlaşmışsa bunu sağlatan, Kürt halkının bilinci ve bir Kürt kamuoyunun oluşmasıdır. Başûrê Kurdistan’da da böyle bir kamuoyu vardır. Bütün Kürdistan parçalarında da vardır. Biz bunu Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi açısından önemli bir gelişim olarak görüyoruz. Ve biz Başûr’da da, Rojava’da da, Bakur’da da, Rojhilat’ta da Kürt halkının Kürtler arasındaki çatışmalara karşı çıkmasını istiyoruz. Çünkü Kürtler arasındaki çatışmayı çıkaran Kürt karşıtlarıdır, düşmanlarıdır. Herhangi bir Kürt partisinin diğer Kürt partisiyle yapacağı çatışmadan hiçbir çıkarı olamaz. Hele bugün Üçüncü Dünya Savaşı’nın sürdüğü koşullarda Kürt partilerinin, siyasi güçlerinin arasındaki sorunlar ne olursa olsun kesinlikle bunu bir çatışmaya dönüştürmemeleri, sorunlarını daha demokratik zeminde tartışarak, görüşmeleri sürdürerek gidermeleri gerekiyor. Aralarındaki sorunlar ne olursa olsun hiçbir zaman görüşmeleri ve ilişkileri kesmemeleri; görüşmeleri ve ilişkileri sürdürerek elden geldiğince sorunları ve gerilimleri azaltmaları gerekmektedir. Gerilimler tırmandırılarak Kürt düşmanlarının, Kürtleri soykırıma uğratmak isteyenlerin politikalarına hizmet edilmemelidir. Daha doğrusu, onların Kürtleri çatıştırma ve bundan yararlanma politikaları hüsrana uğratılmalıdır.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki toplumsal demokratik devrim Türkiye’yi korkutmaktadır
Şu anda Rojava Kürdistan’daki, Kuzey ve Doğu Suriye’deki durum da kritiktir. Çünkü orada Kürtler önemli bir kazanım elde etmişlerdir. Demokratik bir sistem kurmuşlardır. Çok geniş bir alana hâkim olmuşlardır. Araplar, Kürtler, Süryaniler ve diğer halklar şu anda 5 milyona yakın bir nüfusla Kuzey ve Doğu Suriye’de özgürlükçü demokratik bir sistem kurmuşlardır. Halkların iradesi hâkimdir. Tabandan örgütlenen halkın kurduğu komünler ve meclisler Rojava’da toplumsal ve siyasal yaşamın hâkimi konumundadır. Tamamlanmamış olsa da güçlü bir demokratik devrim gerçekleşmiştir. İşte bu toplumsal demokratik devrim Türkiye’yi korkutmaktadır. Bu açıdan Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki devrimi boğmak istemektedir. Halbuki buradaki devrimci yaşam, demokratik sitem sadece Kürtlere değil bütün Ortadoğu halklarına nefes aldırmaktadır. Tüm Ortadoğu halklarını güçlendiren bir demokratik sistemdir. Bu demokratik sistem dağıtıldığında, yıkıldığında sadece Rojava kaybetmeyecektir; Başûr, Bakur ve Rojhilat da kaybedecektir. Bu açıdan Başûrlu siyasi güçlerin de Rojava’daki mevcut demokratik devrimin, demokratik sistemin değerini bilmesi gerekmektedir. Hiç kimse oraya Türk devleti girer, bazı Kürt işbirlikçilerine imkan verir hayaline kapılmamalıdır. ‘Biz Türk devletini kullanırız, Rojava’da hâkim oluruz’ yaklaşımına girmemelidir. Böyle bir yaklaşım tarihi gaflettir, kendini kandırmaktır Türk devlet gerçeğini anlamamaktır. Türk devleti niye PKK öncülüğündeki Kürt Özgürlük Hareketine düşmandır, niye Rojava’daki demokratik devrimci güçlere düşmandır; bunu anlamamaktır. Başûrê Kurdistan’ı güçlendiren temel etkenlerin ne olduğunu anlamamaktır. Bu açıdan Kürdistan’ın bütün parçaları Rojava’da ortaya çıkan demokratik devrimi; Kürtlerin, Arapların, Süryanilerin birlikte oluşturduğu demokratik devrimci sistemi savunmalıdır. Kürtler, Araplar, Süryaniler kendi kimlik ve kültürleriyle orada özgür bir yaşam kurmuşlardır. Tüm Ortadoğu’ya örnek bir sistem kurmuşlardır. Bu demokratik sistem başta Kürtler olmak üzere bütün halkları güçlendiren bir sistemdir. Bu yönüyle Kuzey ve Doğu Suriye’deki Türk devleti işgaline tüm parçalardaki Kürdistan halkının karşı koyması gerekiyor. Tüm Kürtlerin, Rojava’ya yönelik saldırılara karşı, seferberlik düzeyinde, Kobanê’de DAİŞ saldırılarına karşı direnişte olduğu gibi ortak hareket etmesi gerekiyor. Çünkü Rojava ve Kuzey ve Doğu Suriye’deki kazanımlar tüm Kürtlerin kazanımlarıdır, tüm demokratik güçlerin kazanımıdır. Böyle yaklaşmamak çok dar ve basit yaklaşmaktır, çok sıradan yaklaşmaktır.
Kürdistan’ın dört parçasındaki mücadelede motor güç Bakurê Kurdistan’daki mücadeledir
Şu gerçeğin bilinmesi gerekiyor: Kürdistan’ın dört parçasındaki mücadelede motor güç, Bakurê Kurdistan’daki mücadeledir. Bakurê Kurdistan’daki mücadele olmadan ne Başûr’daki, ne Rojava’daki, ne Rojhilat’taki kazanımları korumak ve özgürlük mücadelesini ayakta tutmak mümkündür. Bu açıdan Türk devletinin Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etme ve bu temelde de sadece Bakurê Kürdistan’da değil, tüm Ortadoğu’daki Kürtleri soykırıma uğratma politikalarına karşı direnilmesi gerekmektedir. AKP-MHP faşist iktidarına karşı gösterilen direniş kutsal bir direniştir. Kürtlerin geleceğini belirleyecek direniştir. Kürtlerin tüm değerlerine sahiplenen direniştir. Kürtlerin onlarca yıl yürüttüğü mücadeleyle ortaya çıkardığı değerleri koruma direnişidir. Bu yönüyle Türk devletinin saldırılarına karşı Bakur’da, Başûr’da, Kürdistan’ın her tarafında direnen gerillanın mücadelesi tarihi önemdedir. Bu, Kürt halkının var olma savaşıdır. Kürt halkını soykırıma uğratmak isteyen güçlere karşı Kürt’ü var eden, Kürt’ü ayakta tutan ve Kürt’ü yok etmek isteyenlere karşı barikat kuran bir direniştir. Gerilla direnerek Kürt’ün geleceğini belirliyor. Kürt’ün geleceğini garanti altına alıyor. Bu yıllardaki direnişler çok çok önemlidir. Bu yıllarda direnildiğinde, Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi ayakta kaldığında Kürtler kesinlikle büyük kazanacaklar, sadece Bakur’da değil, bütün parçalarda kazanacaklar.
Üçüncü Dünya Savaşı’nın sürdüğü bu koşullarda gerilla savaşının varlığı önemlidir. Çünkü Üçüncü Dünya Savaşı diyoruz. Bu savaş koşullarında gerilla gibi güçlü bir direniş odağı olmadan Kürtler Üçüncü Dünya Savaşı koşullarında alnı dik, özgür ve demokratik yaşam mücadelesini geliştiren ve kazanan bir konumda olamazlar. Bu yönüyle gerilla direnişini önemsemek gerekiyor. Bugün her türlü ve en ağır saldırılara karşı, Türk devletinin dünyanın her tarafından aldığı teknikle yürüttüğü savaşa karşı gerilla fedaice direnmektedir. Fedaice direnerek Türk devletinin bütün politikalarını boşa çıkarmaktadır. Amaçlarını sekteye uğratmaktadır. Türk devletinin bu saldırılarını boşa çıkararak bu soykırım politikasını giderek kırılmaya uğratacak tarihi bir mücadele yürütmektedir. Bu açıdan gerilla mücadelesi büyük önemini korumaktadır. Hele hele Üçüncü Dünya Savaşı’nın sürdüğü günümüz koşullarında gerillanın varlığı daha da önemlidir. Bu koşullarda gerilla direnişi var olmadan Kürt’ün özgür ve demokratik yaşam özlemini, mücadelesini, ortaya çıkan kazanımlarını ve değerlerini korumak mümkün değildir. Aksi halde, ‘filler tepişir çimenler ezilir’ misali Kürtler Ortadoğu’da ezilmeyle ve soykırımla karşı karşıya kalırlar. Bu gerçeği tüm Kürtler, tüm yurtseverler, tüm devrimci demokratlar, tüm demokrasi güçleri ve tüm Kürtlerin dostları bilmelidir.
Cemil Bayık