HABER MERKEZİ –
Mücadele yükseltilmeden demokratikleşme ve çözüm mümkün değildir
Kürt halkı serhildan halkıdır. Demokratik mücadele halkıdır. Bu açıdan birilerinin gelip kendisini örgütlemesine de gerek yoktur. Bilinçli Kürtler vardır. Her bilinçli Kürt sokakta gençliği ve kadını örgütleyerek harekete geçirebilir. Gerilla mücadelesiyle halkın mücadelesi birleşirse, demokratik alan mücadele ederse, Türkiye’deki demokrasi güçleriyle ortak mücadele yürütülürse AKP-MHP faşizminin iktidarını ayakta tutma şansı kalmaz. AKP-MHP iktidarı güçlü değildir. En güçsüz dönemini yaşamaktadır. İçerde de daralmıştır, dışarda da daralmıştır. Siyasal, toplumsal desteği içerde zayıftır, dışarda da siyasal, toplumsal desteği zayıftır. Böyle bir iktidarı da mücadeleyle geriletmek, alaşağı etmek mümkündür. Bu açıdan kesinlikle mücadelenin her yol ve yöntemi denenmelidir. Sadece açıklamalarla ya da parlamentodaki konuşmalarla faşizmin geriletilemeyeceği açıktır. Ancak halkla birlikte mücadele yürütülürse o zaman her alandaki mücadele birbirini besler, tamamlar. AKP-MHP faşizmi geriletilerek Türkiye’deki demokrasinin önü açılır ve Kürt sorununun çözüm imkânı ortaya çıkar.
AKP-MHP faşist iktidarının demokrasi güçlerini ezme, Kürt halkının özgürlük mücadelesini tasfiye etme politikasında herhangi bir değişiklik yoktur. Önder Apo üzerinde uygulanan tecrit politikası bunun kanıtıdır. Yakın zamanda Önderlikle görüşme yaptırması tamamen tecridi sürdürme zemininin zayıflaması ve bu konuda teşhir olması sonucudur. Öte yandan bu tür görüşmelerle demokrasi güçleri ve Kürt halkında beklenti yaratma da hedeflenmektedir. Önder Apo bu görüşmede, “Biz çözüme hazırız” demiş; devlet aklı Kürt sorununun çözümü konusunda adım atarsa kendisinin üzerine düşeni yapacağını belirtmiştir. Ancak, AKP-MHP ittifakının demokratik zihniyeti ve Kürt sorununun çözüm politikası olmadığını özellikle vurgulamıştır. Devletin ve mevcut iktidarın Kürt-Türk ilişkilerinin tarihini iyi okuyamadığını, tarihe ters bir yaklaşımla Kürtleri inkar ettiğini belirtmiştir. Kendisinin ise, bu tarihsel temel çerçevesinde sorunun çözümünü istediğini belirtmiştir. AKP, Önder Apo’nun bu çağrılarına olumlu cevap verme yerine, belediyeleri gasp etmiştir. Zaten şu andaki AKP-MHP politikaları ortamında Kürt sorununun çözümü beklentisine girmek de yanılgıdır. Çeşitli çevreler bu tür beklentiler yaratarak AKP-MHP faşizmine karşı mücadeleyi gevşetmek istemektedirler. Bu tür şeylere kulak vermemek, aksine mücadeleyi yükseltmek gerekmektedir. Mücadele yükseltilmeden demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümünde gelişmeler yaratmak mümkün değildir. Önder Apo önceki görüşme notlarında, demokrasi bloku ve anayasa çalışmaları içerisinde demokratikleşme çabalarının ve mücadelesinin yükseltilmesini istemiştir. Bu açıdan Kürt halkının iradesini tanımayan belediye gasplarına karşı mücadele geliştirilmesi önemli olmaktadır. Ancak mücadeleyle Önder Apo’nun çağrılarının gerçekleşmesi sağlanabilir.
Türkiye’de şu anda yürütülen demokratik anayasa çalışması, demokrasi blokunun yaratılması çabaları ve HDP’nin gerçekleştirdiği örgütlenme hamlesi bu mücadele ekseninde ele alınmalıdır. Demokratik anayasayı, faşizme karşı mücadele etmeden ve geriletmeden yapmak mümkün değildir. Bu bakımdan demokratik anayasa çalışmalarıyla demokrasi bloku çalışmasının paralel yürütülmesi ve bunun da bir mücadele anlayışıyla geliştirilmesi gerekiyor. Demokrasi blokunun yerel seçimlerde zemini güçlü biçimde oluştu. Amed, Mêrdîn ve Wan belediye eşbaşkanlarına yapılan darbe de aslında demokrasi blokunun bir araya gelmesinin diğer bir etkeni olarak görülmelidir. Demokratik anayasa demokrasi blokunun çalışmalarından biri olarak ele alınırsa sonuç verir. Bu çalışmalar birbirinden soyut ele alınırsa mevcut faşist ve Kürt soykırımcısı iktidara karşı mücadele geliştirilemez. Ne demokratik anayasa mücadelesi yürütülebilir, ne demokratik anayasanın zemini yaratılabilir, ne de demokrasi bloku oluşturulabilir. Demokrasi blokunun da bir amaç etrafında gerçekleşmesi gerekiyor. Bu da Türkiye’yi demokratikleştirme olmalıdır. Demokratik anayasayı yaratma olmalıdır. Bu yönüyle Türkiye’de gerçekten demokrasi blokunu yaratma, demokratik anayasa hareketini yaratma, bu temelde de demokrasi mücadelesini geliştirme imkânı vardır, zemini güçlüdür. Hiçbir dönemde Türkiye’de demokrasi mücadelesini geliştirme imkânı bu kadar ortaya çıkmamıştır. Çok geniş bir yelpazede demokrasi mücadelesi yürütülebilir.
Demokrasi bloku ve ittifaklar mücadele içinde gerçekleşebilir
Şu anda demokrasi mücadelesi ittifakı, platformu, bloku AKP-MHP ittifakını geriletme, iktidardan düşürme ve demokratik bir anayasa yaratma temelinde Türkiye’yi demokratikleştirme hedefiyle yaratılabilir. Zaten demokrasi mücadelesinin her zaman geniş yelpazede en geniş kesimleri mücadele içine çekerek yapılması gerekiyor. Demokrasi bloku dar ele alınıp daraltılamaz. Demokrasi mücadelesi daraltılarak verilemez. Devrimler de bir ittifak sorunudur, demokrasi de bir ittifak sorunudur. Devrimler bir ittifak sorunuysa demokrasi daha geniş bir ittifak sorunudur. Bu açıdan şu anda AKP-MHP ittifakının uygulamaları, politikaları en geniş demokrasi ittifakını, blokunu yaratma fırsatı doğurmuştur. Bu açıdan demokrasi blokuna daha geniş perspektifle bakmak, en geniş kesimleri katmak önemlidir. Demokratik anayasa da zaten en geniş demokrasi ittifakıyla olabilir. Demokratik anayasa ittifakıyla AKP-MHP iktidarını geriletme ittifakı hemen hemen Türkiye’deki tüm demokratik güçleri kapsar. Böyle bir yaklaşımla bu çalışmaların geliştirilmesi gerekiyor. Demokrasi bloku, ittifaklar en iyi biçimde de mücadele içinde gerçekleşebilir. Örneğin yerel seçimde ortak tutum demokrasi blokunun oluşmasına büyük katkı sundu. Demek ki eylemsel bir olgu, belirli hedefler doğrultusunda ortak mücadele verildiğinde, bir ortak mücadele zemini yakalandığında demokrasi blokunu, ittifakını kurmak daha da imkân dahiline girer. Demokratik anayasa böyle bir ittifakı oluşturma zeminidir. Bunun üzerinde gerçekten durulmalı. Demokratik anayasa çalışmasının bir demokratik blok yaratma ve bir demokratikleşme mücadelesi konusu olarak ele alınması gerekiyor. Demokratik anayasa demokrasi blokunun tek bir çalışması değildir. Daha büyük ve çok boyutlu bir çalışmadır. Ancak demokratik anayasa çalışması da demokratik blok ve ittifakla gerçekleştirilebilir.
HDP bir örgütlenme konferansı yaptı. Bu önemli. Herhalde şu anda Kürt halkının kayyumlara karşı mücadelesi HDP’nin örgütlenmesine, daha örgütlü bir güç haline gelmesine zemin sunmaktadır. Aslında Kürt halkı 50 yıl öncenin halkı değil. Elli yıl önce Kürt halkı örgütlenmeye yatkın değildi. Ama on yıllardır yürütülen mücadele sonucu Kürt halkı örgütlenmeye yatkın hale gelmiştir. Yeter ki bunun öncülüğü doğru yapılsın; tarzı, yöntemi ve üslubu doğru yakalansın. Şunu herkes örnek almalı, Önder Apo şöyle diyordu: “Halk PKK’nin ne söylediğinden çok ne yaptığına ve nasıl yaşadığına bakıyordu.” Bu açıdan, sadece söylemle toplumu etkilemek ve örgütlemek mümkün değildir. Söylemle yaşamın, söylemle yapılanların tutarlı olması gerekiyor. Bu nedenle de zaten halk ‘aynası iştir kişinin lafa bakılmaz’ anlayışıyla hareketlere, örgütlere ve siyasetçilere bakmaktadır. Bu açıdan, örgütlenme hamlesi doğru yaşamla, doğru bir pratik çabayla gerçekleşebilir. Örgütlenme hamlesi nasıl geliştirilecek denilirse; örgütlenmeyle eğitim, örgütlenmeyle eylem iç içe olmalıdır. En önemlisi de örgütlenmeyi yapanların yaşamı ve pratiği de tutarlı olmalıdır. Bu yönüyle HDP bugün hem Türkiye’de hem de Kürdistan’da itibarlı bir siyasi harekettir. Yerel seçimdeki tutumuyla Türkiye’de de itibar kazanmıştır. Kürdistan’da zaten on yıllarca verilen bir mücadele sonucu itibar kazanılmıştır. Bunlar doğru değerlendirildiğinde, hiç kimse, ‘toplumu örgütleyemiyorum, harekete geçiremiyorum’ diyemez, dememelidir. Hele hele demokratik alanda mücadele etmek, örgütlenmek çok zor değildir. Toplumu belki illegal örgütlenmeye ve mücadele içine çekmek kolay değildir. Bu konuda gerçekten her zaman zorluklar ve sıkıntılar ortaya çıkar. Çünkü illegal mücadele gerçekten bazı zorlukları daha fazla göze almayı gerektirir. Ama yasal legal mücadele toplumda her kesimin rahatlıkla örgütlenebileceği ve mücadele edebileceği alandır. Kuşkusuz Türkiye’de yoğun bir faşizm olduğu için herkesi, akademisyenleri, basını ve siyasetçileri hedef almaktadır. Bu yönüyle tam Deli Dumrul duruşu, şu andaki iktidarın duruşudur. Deli Dumrul nasıl susuz dereye köprü kurmuş; geçenden 5 akçe, geçmeyenden 10 akçe almışsa, bugün de AKP-MHP faşizmi örgütlü topluma; ‘Ben Kürt’üm’ diyene de, düşünce belirtene de, fotoğraf çekene de, haber verene de saldırıyor. Bu yönüyle tabii ki Türkiye’deki anti-faşist mücadele bedel ödemeyi de gerektirir. Kürdistan’da en küçük kazanım ve demokratik hak gerçekten de büyük bedellerle elde edilmiştir. Bundan sonra da ancak büyük bedeller verilerek demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütülebilir.
Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesi açısından Türk’üyle Kürt’üyle bütün hareketlerin bir demokrasi ittifakı yapması önemlidir. Türkiye’de demokratikleşme mücadelesi vermeden Kürt sorununu çözmek kolay değildir. Kürt sorununu çözmek isteyenlerin Türkiye’deki demokratikleşme mücadelesine önem vermeleri, Türkiye’nin demokratikleşme mücadelesinin Kürt halkının özgürlük mücadelesi olduğu bilinciyle hareket etmeleri gerekmektedir.
Kürtlerin ittifakını yaratmak çok çok önemlidir
Ancak Türkiye’de bir demokrasi ittifakı yapılırken Kürdistan’da da Kürtlerin ittifakını yaratmak çok çok önemlidir. Çünkü Türk devleti Kürdistan’da özel savaş ve baskı politikalarını, bir yönüyle de Kürtlerin parçalanmışlığına dayanarak yapmaktadır. Hem dört parçadaki Kürtlerin bir araya gelmemesi, hem de her parçada Kürtlerin bir araya gelmemesi soykırımcı sömürgecileri cesaretlendirmekte, Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırmada bu durumu kullanmasına yol açmaktadır. Bu açıdan Bakurê Kurdistan’da da Kürtler arası birlik çok çok önemlidir. Seçimlerde yetersiz de olsa böyle bir birlik yaratıldı. Bu bir rahatlama ortaya çıkardı. Kürtlerin bir araya gelebileceği gösterildi. Bu Kürt toplumunda olumlu bir hava yarattı ve pozitif bir enerji ortaya çıkardı. Kayyumlardan sonra bütün Kürt partilerinin, örgütlerin, platformların bir araya gelmesi, kayyumlara karşı ortak tutum koyması da çok önemli bir gelişme olmuştur. Kürt halkı böyle bir ağır saldırı altındayken, soykırım saldırısı altındayken, Kürt’ün varlığı ve iradesi tanınmıyorken Kürtlerin bir araya gelmesi tarihsel bir sorumluluğun yerine getirilmesidir. Bu konuda adım atılmıştır, bunu da çok önemli görüyor ve takdir ediyoruz. Bunun daha da geliştirilmesi gerekiyor. Sadece seçimden seçime, herhangi bir olaya ve saldırıya tutum koyma biçiminde değil de Kürt halkının taleplerini ve mücadelesini sürekli gündemde tutan ve bu konuda ortak tutum takınan bir birliğe ve mücadele anlayışına ihtiyaç vardır. Bu konuda gelişmeler olumludur ama daha da geliştirilmesi gerekir.
Kürt partilerinin Bakurê Kurdistan’daki bu ortak tutumu bütün Kürdistan parçalarını etkileyecektir. Önceden Kürdistan parçalarındaki siyasi partilerin parçalanmışlığı ve bölünmüşlüğü, yine Kürt Özgürlük Hareketiyle KDP arasında yaşanan sorunlar Bakurê Kurdistan’da parçalı durum yaratıyor ve Kürt gruplarının bir araya gelmesini engelliyordu. Ancak gelinen aşamada yeni bir durum ortaya çıkmıştır. Artık Bakurê Kurdistan’daki Kürt örgütleri arasındaki gelişmeler Kürdistan’ın bütün parçalarını etkileyecektir. Başûrê Kurdistan’ı etkileyecektir. Bu açıdan Bakurê Kurdistan’da Kürtlerin birliği ulusal birliğin yaratılması ve demokratik ulusal kongrenin gerçekleşmesi açısından da pozitif bir etkide bulunacaktır. Bunu da çok önemli görüyoruz.
Ortadoğu’da Üçüncü Dünya Savaşı sürerken herkes kendi konumunu güçlendirmek, Ortadoğu savaşından, girdabından güçlü çıkmak isterken buna en fazla ihtiyacı olan Kürtlerdir. Çünkü Kürtler soykırım tehdidi altındadır. Kürtler statüsüzdür. Bu açıdan herkesten daha fazla Kürtlerin kendi arasında birlik kurması, ortak tutum ve mücadele içinde olması gerekiyor. Bu yönüyle biz Kürtler arası birliği çok önemsiyoruz. Bu konuda üzerimize düşeni her zaman yapmaya hazırız. Kürt örgütleri arasındaki gerilimi yumuşatmak için üzerimize düşeni her zaman yapmaya hazırız. Son zamanlarda KDP’yle bazı ilişkiler oldu. Mektuplaşmalar, yazışmalar oldu. Bu ortamda Mesut Barzani’nin, “Bir daha Kürtler karşı karşıya gelmeyecek” biçiminde açıklaması oldu. Bunları tabii ki biz olumlu görüyoruz. Olumlu gelişmeler olarak ele alıyoruz. Ama bu söylemlerimizin ve niyetlerimizin pratiğe de yansıması önemlidir. Gerçekten de Kürt halkının bütün parçalarda buna ihtiyacı var. Başûr’un da, Bakur’un da, Rojava’nın da, Rojhilat’ın da buna ihtiyacı var. Bu açıdan Kürtlerin birliğine, ortak tutumuna hizmet eden her çabaya destek vereceğimizi ve katkı sunacağımızı açıkça ilan ettik. KNK bir toplantı yaptı; bütün Kürtleri birlik olmaya, ortak tutum ve mücadele içine girmeye çağırdı. Biz de bu çağrının gereklerini yerine getireceğimizi, sorumluluk duyacağımızı belirttik. Bunun sonuçları kısmi ortaya çıktı. Biz daha da sorumlu davranarak her yerdeki gerilim alanlarını azaltmaya, Kürtler arasındaki ilişkileri ve sorunları düzeltmeye çaba göstereceğiz. Kuşkusuz politikalarımız ve ideolojilerimizde bazı farklılıklar olacaktır. Ama Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi konusunda, Kürt halkının düşmanlarına karşı, yine soykırımcı sömürgeci güçlere karşı ortak tutum takınmada aramızdaki hiçbir ideolojik, politik farklılığın sorun yapılmaması gerekiyor. Bu konuda da üzerimize düşeni yapacağız. Bize bu konuda cesaret veren de Kürt halkıdır; aydınların, sanatçıların tutumudur. Gerçekten Kürt halkının tümü ulusal birliği, ortak mücadeleyi istemektedir. Hiçbir dönemde olmadığı kadar halkın birlik özlemi vardır. Ortak mücadele özlemi vardır. Biz de tabii Kürt halkının özgürlük mücadelesini veren güçler olarak halkın bu özlemlerini dikkate alma ve gerekleri için çaba gösterme sorumluluğuyla karşı karşıyayız.
Cemil Bayık