HABER MERKEZİ
Delil gibi yoldaşları çok anlatmaya insan gerek duymuyor ne de olsa Delil gibi yoldaşlar kendilerini her duruşlarında, davranışlarında, yürüyüşlerinde gösteriyorlar. Onlar yaşamlarıyla ne olduklarını herkese ama herkese kendilerini tanıtıyorlar. Onların yaşamları onların iç dünyalarının aynası oluyor. Böyle yoldaşları her zaman her yerde görmek bulmak mümkün olmuyor. Ne de olsa onlar özüyle sözleri bir olan insanlardır. Onlar sözlerini esirgemeyenler olarak her zaman güvenilir olanlardan olurlar.
Devrim safları hiç şüphe yoktur ki böyle yoldaşların yeridir. Devrimciler yeni bir yaşamın arayışçıları olarak en zorlu olan yaşama göz koyarak gelirler. Yaşam düzeyleri ne olursa olsun gelenler yeni ama oldukça zor olan yaşama gelirler. Böyle olunca da belki de insanlar arasında en doğala yakın olanlar devrime akarlar. Devrim bu bağlamda doğal olan, sade ve saf kalmış olanların yeri olarak yeşerir. Doğal olmayan, sistemin tüm kirlerini hem kendinde barındıran hem de bunları aşmayan bireyleri devrim kaldırmaz.
Evet, işte bunun için Delil gibi arayışı yüksek olan yoldaşlar her zaman sıranın biraz da dışında alışık olmayana göz koyarlar. Onlar Martı Yonathan gibi hep biraz da yükseklerde gezinirler. Bu yükseklerde gezinmenin riskleri hatta tehlikeleri çok olsa da onlar yüksekleri kendilerine mesken edinirler. Yüksekler biraz dağlarda bulunur. Bundandır ki Delil gibi yoldaşlar Dağları Kendilerine Mesken edinirler. Dağların şahikalarında gezinirler.
O yani Delil yoldaş HPG Anakarargah Komutanlığına yazdığı bir raporda saflara gelişini anlatırken şöyle yazar: “1979 Erzincan doğumluyum. Ankara Üniversitesi Fizik bölümü 3.sınıfa kadar okudum. 99’da partiye katıldım. 2000’den 2004 sonbaharına kadar Besta’da kaldım.”
Bu sözleri bilmeyen için bu sözler normal gelebilir. Partiye katılmış ve sonra da 2004 yılına kadar Besta yani Botan’da kalmıştır. Ancak şunu hemen söyleyelim; özgürlük hareketi yeni katılanları kuzeyde tutmuyor. Ya da eğitimsiz güçleri tehlikeli yerlerde tutmuyor diyelim. Savaşın ortasında kalacaklar biraz da eğitim almış olanlar olmalıdır. Delil yoldaş yeni katılır katılmaz hemen Besta’da kalıyor. Hem de en zor olan 4 yıl boyunca. Örgütün geri çekilme kararını verdiği bir süreçtir, peşinden ise parti tarihimizde en zorlu geçen 2003-2004’li yıllardır. İhanetin, işbirlikçiliğin şaha kalktığı, bozguncuların cirit attığı bir ortam o yani Delil yoldaş en ön cephede yeni birisi olmasına rağmen kalıyor. Bu işte biraz da Delil arkadaşın kim olduğunu ele veriyor.
Bir yoldaşı onun katılım yıllarını hatırlarken söyledikleri sözler anlamlıdır:
“Delil Erzincan yoldaş 1999 yılında gerillaya katılmıştı. 1999 yılında biz ilk kez Xakurke alanında birlikte kalmıştık. O zaman yeni bir yoldaştı. Kürtçe de bilmiyordu. Kürçte’de zorlanıyordu. Ancak buna rağmen arkadaşlarla ilişkileri çok gelişkindi, onlarla iyi kaynaşıyordu. Ve önemli bir özelliği her zaman yoldaşlarıyla iyi bir uyum içerisinde olmasıydı.
Delil yoldaşın diğer belirgin özelliği katılımcı oluşuydu. Her zaman en önde olan bir yoldaştı. 1999 baharında çok kapsamlı bir operasyon olmuştu. 3 gün boyunca çatışmalar sürmüştü. Biz operasyonun ikinci gün çatışmaya girmiştik. Delil yoldaşın bulunduğu alanda –ki biz o zaman 4 takım olarak kendimizi araziye yaymıştık-ilk çatışmalar yaşanmıştı. O zaman peşmergeler ve tc askerleri birlikte gelmişlerdi. Şekif boğazında çatışmalar yaşanmıştı. Düşman daha önce teslim olmaları için çağrı da bulunuyorlar. Ancak Delil arkadaş düşmana sert cevap veriyorlar ve burada 7 cenazenin üzerinde gitmişlerdi ve düşmanın üzerinde silahları arkadaşlar kaldırmışlardı. Cenazelerin üzerine giden Delil yoldaştı. Ve arkadaşlar tuttuğu yer stratejikti ve partinin onlara verdikleri görevleri yerine getirmişlerdi.
2000 yılında biz yine Xaxurke alanında birlikteydik. O zaman Delil yoldaş bazı yoldaşlara hem Türkçe eğitim veriyordu hem de yoldaşlardan Kürtçe öğreniyordu. Hatırlıyorum 2001 yılından sonra Kürtçeyi öğrenmişti ve Kuzeye geçmişti. 70 arkadaştık o zaman 30 arkadaş kuzeye ve 40 arkadaşta Behdinan’a gitmiştik. Ben Behdinan’a geçmiştim.
2003 yılına kadar görüşmemiştik. Bende 2003 yılında Botan alanına geçmiştim. Ve ilk karşılaştığımızda çok sevinmiştim. Ve tabii Delil yoldaşta çok sevinmişti. Ne de olsa daha önce birlikte yoldaşlık yapmıştık. Bu bana moral vermişti. O zaman gördüm ki Kürtçe öğrenmiş ancak ben Türkçe öğrenmemiştim. Ve bana takılmıştı.
2003 sonbaharına kadar birlikte kaldık, fiziki rahatsızlıklarından dolayı güneye gelmişti. ancak fazla güneyden kalmadan yeni kuzeye gelmişti. 2006 yeniden dönmüştü. Medeni yoldaşla geri gelmişti. Katolarda görüşmüştük. Bu kez Dersim alanına geçiyordu. Oralara uzanmak istiyordu. Ve oralara gitmek için çok ısrarcı olmuştu.“
Bu sözler sadece öyle sarf edilmemiştir. Bir militanın gelişim öyküsünün sadece ve sadece ipuçlarıdır. Ve bu öykü yukarıda dile getirildiği gibi Dersim’e uzanacaktır.
Öncelikli olarak o bir görev adamıdır. O fedakârlığıyla göz doldurandır. O emekçiliği ve zorun adamı ve militanı olarak herkesin kalbine kendisini nakşetmiştir ki arkadaşlar herkes o alanı bırakmasına rağmen o oralarda en zorlu olan alanlarda kalmıştır. Bu anlamlıdır. Bu önemlidir. İşte biraz Delil yoldaşı tanımak için bunları bilmek gerekir.
Ve Delil yoldaş 2004 yılında Mahsum Korkmaz Akademisinde eğitime girecektir. İlk kez eğitim görmüş olacak. O eğitimini pratikte almıştır. Yoldaşlığını pratikte sınayarak gelmiştir. Nitekim eğitim sonrası Akademi yönetiminin ona dönük görüşü şöyledir; “Komplo sürecinden sonra katılmış, okumuş bir arkadaştır. Belli bir birikimi olsa da, tecrübesizliği ve toyluğu var. Son olarak Botan’dan eğitime geldi. Biraz zorlandı. Fakat yetenekli bir arkadaş. Çalışkandır. Teknik, muhabere vb. Anlama ve kavrama düzeyi var. Siyasal ve örgütsel yönden acemilikleri var. Giderirse, gelişmeye açıktır. Yaşamdaki ilişkilerde dar ve sınırlıdır. Pratikte fedakâr, emekçi, dürüst ve saftır. Pratikte gelişecektir” denilecektir.
Ve o bu gelişme trendini sürdürecektir. Önce eğitim almamıştı, şimdi eğitim almıştır. Şimdi artık daha fazla yük kaldırabilir durumdadır. O artık aldıklarını doğduğu topraklara vermek istemektedir. O bir Erzincanlı yani Dersimlidir. O artık Dersim’e akmak istemektedir. O çok beklemeyecek ve raporunda kendisini tanıtırken şunları da ekleyecektir; “güneyde akademi eğitiminden sonra 2005’te Dersim’e geldim. İlk sene batı merkez alanında kış kampına girdik. Pratikte Munzur cephesine Şehit Nadir alanına (Doğu Munzurlar) öz savunma faaliyetlerine düzenlemem oldu, ancak Nadir arkadaşın şehit düşmesinden sonra yaşanan yönetimsel boşluk nedeniyle alan sorumlusu olarak görev verildi. Bundan sonraki süreçte kış kampına girmeden görevden istifa etme durumum oldu. Halen bu alanda bulunmaktayım.”
İstifa ederken de bazı yoldaşlar gibi yapmayacaktır. Kendisini geri çekmeyecektir. Tepkilenmeyecektir. Haksızlıklara uğradığın söylemeyecektir o istifa gerekçesini çok anlamlı sözlerle dile getirecektir: “Bireysel açıdan bazı noktaları belirtmek istiyorum. Sahaya yeni gelmeme rağmen alan sorumluluğu düzeyinde görevlendirilmem yanlıştı. Bahar düzenlemesinde bu yönlü kaygılarım olduğunu, saha ve cephe komutanı arkadaşlara da ilettim, ancak hem bir boşluğun yaşanmasını istemediğimden hem de asıl yönetimin kısa sürede takviye edileceği söylendi ve bu yönetim gelinceye kadar da cephe komutanı B. Hakkâri arkadaşın alanda bize yardımcı olacağı da söylenince bu yönüyle kabul ettim, ancak belirtilen takviye yaz ayının, Ağustosun sonunda geldi. Daha alana gelmeden, alanı tanımamışken pratiği kurtarma mantığıyla dayatmalar ve gerçekçi olmayan istemler oldu. Geldikten sonra da bir bütünen üslenme faaliyeti içinde boğulma oldu. Sahada bir iki eyleme girsem de, bu yönüyle kendi açımdan tam bir verimlilik görmedim. Layık olmadığımı, cevap olamadığımı görerek, yer işgal etmektense istifa etmeyi daha uygun buldum. Başta şunu belirtmem gerekir ki, başarılı olamamamın cevap olamamanın nedenlerini kendimden başka hiç bir yere, olguya, şahsa bağlamıyorum. Yeterli olamamanın temel nedenini şahsımda aramaya çalışıyorum. Gerekçelendirmek, temelde kendimi kandırmak olur, kendimi kandırmak istemiyorum. Bu yönüyle ileride yapabileceklerimi, gücümü doğru değerlendirip başka bir deyişle “ayağını yorganına göre uzatarak” bir pratiğe girmek benim için daha sağlıklı olacaktır. Bunun yanında güç getiremediğim yanlarımı gidermem gerekiyor. Bu yönü de daha gelişkin bir duruş, pratik için gereklidir” diyecek ve çalışmalara daha fazla yüklenecektir.
İşte biz Delil yoldaşı tanımak istiyorsak bir de bu yönüyle tanıyacağız. Onun mütevazi, katılımcı, emekçi yönlerinin yanı sıra partiye olan saygılı ve ölçülü yaklaşımlarıyla da tanıyacağız. Onu biraz da her yerde sevilen kılan önemli yönü partiye olan ölçülü, saygılı yaklaşımı olduğu kesindir. O bu özellikleri ile herkesin yüreğinde yer alırken çalışmalara sunduğu zihinsel destekle de dikkatleri üzerine çekmektedir. Nitekim bunun için o hak ettiği kadar yetki alsa da yoldaşları onun daha fazla yapacağına inanmaktadır. Ve Delil yoldaşın daha fazla çalışma yürütebileceğini biz onun yine raporunda yapılacaklara ilişkin sunduğu görüşlerinden öğreniyoruz. O raporunda ; “Genel saha açısından geri çekilme sürecinden önceki düzeyi düşünürsek ilişki, imkân, açılım boyutlarıyla bir gerilemenin yavaşta olsa giderildiğini, belli bir gelişmeyi gerçekleştirdiğimizi söyleyebiliriz, ancak bu boyutta halen tutuk kalan, riski göze almayan yaklaşımlar var. Yönetimsel boyutta böyle bir girişkenlik eksikliği var. Bu yönüyle de istenilen düzeyde bir gelişme sağlayamıyoruz. En azından bu yönüyle bir açılımın takipçisi olmaya çalışacağım. Tereddütlü, güven duymayan yaklaşımlar, pratiğin gelişmesine de engel olan yanlar olabiliyor.
Alan açısından da istenilen bir pratiğin gelişmemesinde yukarıda belirtilen eksiklikler rolünü oynuyor. Pratikte kendimizi doğru örgütlememeden kaynaklı üslenme faaliyetleriyle aşırı zaman harcıyoruz. Genel sahada da aynı şekilde bir şekillenmenin hakim olduğunu gözlüyorum. Pratikte ilk başta bunun giderilmesi ve belli bir örgütlülük düzeyinin yakalanması gerekiyor. İleriki süreç açısından da başarılı olma noktasında elimden gelen çabayı göstermeye çalışacağım. Bu da temel güç kaynaklarımızı, moral değerlerimizi esas alıp, örnek alıp yürüyeceğim. Bu noktada bir kaygım, tereddüdüm yok. Burada yer işgal etmektense bu misyona, beklentilere cevap olmam gerekiyor. Bu yönlü çabalarımın olacağını belirtiyorum” diyecekte nasıl bir derinliğe sahip olduğunu hepimize gösteriyor.
Evet, oldukça sevecen, sevilen, sıcak, güleç, atik, canlı, fedakâr ve yine oldukça saygılı bir yoldaşımızı çok erkenden kaybetmenin acısını yaşıyoruz. Delil gibi yoldaşlar erken gitmemelidirler. Öyle nazik, ince yoldaşlar erken gitmemelidir. Halkın yüreğine taht kurmuş yoldaşlar öyle erken gitmemelidir. Devrim saflarında en büyük zorlanmamız hak etmeyen yoldaşların aramızda erken ayrılmaları olmuştur. Devrim oldukça sert bir davadır. Biz evden adımımızı dışarıya attığımızda şahadetinde bizi bulabileceğini bilerek dağların doruklarına geliyoruz. Kelle koltukta hiç çekinmeden çıkıyoruz bu dağlara. Lakin hak etmeyen, erken giden yoldaşlarımızın şahadetine alışamıyoruz. Alışmayacağız da.
Hele hele öyle narin bir yoldaşın ayrılışına asla mı ama asla alışmayacağız. Düşünün bir her yazdığı raporun altına bıraktığı son sözleri şunlar olmaktadır: “Ayrıca karargâh şahsında yüreklerini yanımızda hissettiğimiz bütün yoldaşlara selamlarımızı iletiyorum. Onlara layık olmaya, verilen değere, eğitime, beklentilere cevap olmaya çalışacağım.” Siz böyle bir yoldaşınızı nasıl unutabilirsiniz ki? Siz böyle bir yoldaştan nasıl kopabilirsiniz ki? Ve siz nasıl böyle bir yoldaşın sürdürdüğü mücadeleyi nasıl yarıda bırakabilirsiniz ki?
Özcesi; yapılacak olan Delil yoldaşlara layık bir şekilde yaşamaktır başka da asla…
Mücadele Arkadaşları