Adı, soyadı: Zozan ŞALO
Kod adı: Zozan Koçer
Doğum yeri ve tarihi: Derik, 1984
Mücadeleye katılım tarihi: 2002, Derik
Şehadet tarihi ve yeri: 24 Haziran 2007, Zap
Senin denizine dalış yapmak isterdim. Halbuki ben ne bir denizci ne de bir yüzücüyüm. Yalnızca kalemim beni ardından götürmek istedi.
Ufuktan daha uzak, hüzünden daha uzak, ayrılıktan daha uzak bir yere, uzaktan daha uzak bir yere; ama ayrılık senden bir deniz gibi büyük korkusu, hüzünlü, öfkeli, sakin kalemimin çaresiz kaldığı anlardır.
Senin yanına geldim ve ben ayrılık limanında dağıldım. Yine de ısrarlıyım sana ulaşmak için. Bunun için bu yazı bir limana sığınmak gibi. Sana yaklaşmak istiyorum. Bunun için de yürüyüşüme devam etmek için denizine dalmak istiyorum. Deniz öyledir ki; heyecanlıdır, isyankardır, hırçındır.
Bu kalem seni tanımak istedi. Nasıl gökyüzü, yıldızların ayın dilini anlıyorsa; nasıl güneş çiçeğin gülüşünü anlıyorsa; nasıl baharın özlemini ve toprağa olan aşkını anlıyorsa; acaba aramızdaki sevgiyi de anlayabilir mi? Kalemim istedi bu savaşa girmeyi. Seni ifade etmek, senin üzerine konuşmak ve seni yazmak. Aslında ben ve kalemim bu maceraya girmek istedik; ama nereye? Hangi sahil, hangi limana, hangi diyara.
İkimizin arasındaki yoldaşlık, ben ve sen tanışmadan önceydi. Bu yazıdan bu yoldaşlığın ömrü toprağa, özgürlüğe, vatana olan özlemimiz kadar büyüktür; çünkü ben seni geçmişte tanıdım. Seninle yaşadım. Gelecek içinde söz vermiştik. Ben geçmiş ve gelecek arasında kalmışım. Ben şimdiki ayrılıkta geçmişin, özleminde geleceğin umutlarında kalmışım. Bu kalem, yoldaşlığı tanımak istedi. Sen ki, geleceğin umutlarını ve çocukların hayallerini taşıyorsun. Sen ki, isyan bayrağını zulme ve karanlığa karşı kaldıransın. Senin hayalin yeni bir güneşin doğuşuydu. Sen toprak ananın kucağında büyüyensin. Sen, ayağın ülkenin toprağına bastığında bir çocuk gibi neşeliydin. İlk gülüşünle Gare’deydin. Zagros’ta onur, güzellik ve ısrar nedir onu öğrendin. Sen Zagros’a bir taç olup onu süsledin. O Zagros ki, senden öğrendi dürüstlüğü yoldaşlığı ve onurlu olmayı. Sen ki, efsanevi topraklarda bizimle vedalaştın. Zap randevusuz olan bu ayrılıktan çok üzgün ve acılı. Zap söz verdi, senin gibi yoldaşlar için yine bu efsanevi topraklarda kalmaya.
Ve ben sendeki berraklığı gördüm. Senin hayallerini tanıdım ve seninle yaşadım. Senin yaşadığın, gülümsediğin o topraklarda, Zagros’a olan sevgini gördüm. Hep senin umutların üzerine konuştuk. Ben hep seninleydim. Yalnızca ayrılık vaktinde sen yalnızdın ve sen gittin. Biz senin izinden yürüyoruz. Senin verdiğin sözü, umutlarını gerçekleştirmek ve umutlarını yaşamsallaştırmak için. Hayalin Önderliği Amed’de görmekti. Biz bu hayalini gerçekleştireceğiz. Gülme sesin Gare’den gelecek. Sözlerin sevgin, Zagros dağlarından gelecek. Umutlarında kalbimizde olacak.
Umuttan bize bir resim çizdin. Halbuki umudun kendisi sendin. Onun için hüznün kapısını çalmıyorum; çünkü sen umudun yolcususun. Yoldaşlığın denizisin, ısrar limanısın. Toprağa özlemsin; çünkü sen bu dağın gülüşüsün. Bu zirvenin güzelliğisin. Sen bir şarkısın ki, sözleri Ahmet Zınar’ın Dicle’ye olan aşkı gibi. O şarkının melodisi Derike Hemko’nun özgürlüğe olan özlemidir. Kim bu şarkıyı söyler ve Zozan Koçer’i tanır.
Mücadele arkadaşları