HABER MERKEZİ
Rojava’nın Cizîrê Kantonu’nun Serêkaniyê kenti Guzeliyê köyü kırsalında DAİŞ çeteleri ile yaşanan çatışmada 2015’in bir Mayıs günü yıldızlaştı Şoreş. Ardından vasiyeti olan doğup, büyüdüğü topraklar olan Serhata toprağa kavuşmak için Rojava’dan yola çıkmıştı cenazesi. Van-Çaldıran yol ayrımında yüzlerce araçlık konvoy ile karşılanan cenazesi Bazid’e getirilerek son kez evine götürülmüş ve sonrasında Ararat toplarına kavuşmuştu.
Serhat topraklarında Ararat’ın eteğinde kutsal topraklarda kutsal ana tanıklık ediyordum. Şoreş ile devrim mücadelesi içerisinde, aç kalmış, faşizme karşı mücadele etmiştik.
2014’ün bir Mayıs ayı yönünü Rojava topraklarına direnişe verdi Şoreş. Ardında bir geçti cenazesi geldi. Mayıs ayı direniş mücadelesinde ‘şehitler ayı’ olarak bilinir. Şoreş’in gidişi ve gelişi şehit ayına denk gelmesi bir tesadüf değildi. Şoreş mücadele içerisinde kırmızı çizgisiydi şehitler ve o kutsal ayda yıldızlaştı.
Şoreş, Gençlik mücadelesinde lise yıllarında başlamıştı. Üniversite’de bunu devam ettirdi. Şoreş, halkçı, korkusuz ve fedakardı. Üniversiteyi faşist bir şehirde mücadele ederek Rojava’ya geçene dek sonuna kadar direndi. Hiç geride durmadı. En önde giden genç, dinamik bir ruhun sahibiydi. Saldırıya uğradı bunun karşısında faşistlere ve işgalci polislere en büyük cevabı direnerek verdi. Gözaltına alındı. Günlerce gözaltında işkence gördü. Bunun karşısında yine en büyük cevabı çıktığında direnişi büyüterek vermişti.
Şoreş, Rojava’nın DAİŞ saldırılarına maruz kaldığında günlerce uyuyamamıştı. Sürekli düşünceli ve kızgındı. Artık gelen haberlere karşı öfkesini saklayamıyordu. Üniversite de bir bir dağların yolunu tutan arkadaşların izlerini süreye başladı.
Amedte Newrozunu her Kürt genci gibi yaşamak istiyordu. Amedten Dicle’ye Fiskaya’ya bakmak ve Sur’ların üstünden havaya gülümsemek istiyordu. Bir süre Amedte kaldı. Amedten döndükten sonra ruh hali sevinç halini almıştı Şoreş’in. Yüzünde Amed ile buluşan Ararat’ın gülümseme hali vardı.
Artık durmayacaktı Şoreş. Gidecekti. Giderken kendiyle bütün Araratı götürecek devrime katacaktı. Öyle de yaptı. Giderken onlarca genci kendiyle beraber devrime götürdü. Biliyorduk o devrimin en gür olduğu ateşin içinde olacağını. Savaşın ve saldırıların en yoğun yaşandığı Serêkaniyê’ye gitmiş. Hiç geri durmamış en önde savaşmıştı. Araratı Ova ile buluşturmuştu. İhsan Nuri Paşa’nın hayalleri için de savaşıyordu.
O Ağrı Cumhuriyeti’nin isyanıydı. Akıp Ova da isyanının peşine düştü. İhsan Nuri Paşa’nın yolundan giderek yıldızlaştı.
Bir Mayıs günü haberi geldi. Hüzün ve öfkenin adı Şoreş Ararat olmuştu. Önce onu Mardin ovasından ardından Ararat’ın eteğinde karşıladık. Onunla cenazesiyle evine gitmek ağır gelmişti. Ama onun istediği olmuştu. Ben savaşacağım artık Ararat yok olursa da cenazem gitsin. Devrim olup Ararata gelmişti. Onu Ararat eteğinde şehitlikte toprağa emanet etmiştik. Onda kaldım biraz. Bir yanım Ararat olmuştu. Erken bir kayıptı. Devrim kazanıştı onu. Ve son olarak babasının sözlerini alıp gelmiştik devrime, “ Ciğerimin bir parçası gitmiştir. Ama hepinizin ciğeri yanıyor. Bunu biliyorum. Başınız ve Başkanımızın başı sağ olsun” demiş ve slogan atarak Ararat’ın Şoreşine haykırıştı.