KJK Koordinasyonu’ndan Besê Erzincan, Kadınların öncülüğündeki halkların direnişi, özgürleşmesi büyük zafere doğru gittiğine işaret ederek, “Rojava’daki kadın direnişi, YPJ’nin ülkeyi ve kadınları savunmadaki üstün başarısı, kahramanlığı Kürt kadınların geldiği özgürlük düzeyini ortaya koymuştur. Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunu artık tüm Dünya kamuoyu kabul ediyor. Şimdi “uzun saçlılar karşısında uzun sakalılar kaybetti” değerlendirmesi çokça yapılıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
HABER MERKEZİ – KJK Koordinasyonu’ndan Besê Erzincan, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü dolayısıyla tüm dünyadaki kadın eylemleri, Kürt kadınının direnişi ve dünyadaki etkilerini değerlendirdi. Erzincan, kadın öncülüğündeki direnişten bahsederken, Rojava devrimi ve DAİŞ çetelerine karşı yürütülen savaşa da değinerek, dikkatleri Türk işgalciliğine çevirdi.
TÜM İNSANLIĞA GÜÇ VERİP, GÜÇ ALDIK
8 Mart’ta gerçekleşen kadın eylemliliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle dünyanın her tarafında kadın hakları, özgürlüğü için faşizme, diktatörlüklere karşı direnen, sokaklara çıkan, mevzilerde hazır bekleyen, özgür yaşam umutları ile dolu tüm 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü eylemcilerini coşkuyla selamlıyorum. Kürt kadınları olarak mücadele tarihimiz, şehitlerimizden alınan güçle özgürlük eylemliliklerine, çalışmalarına öncülük ettik. Tüm insanlığa güç verip, güç aldık.
Kadın özgürlük mücadelesinin kritik, stratejik bir dönemini yaşıyoruz. Bu yıl ki 8 mart Dünya emekçi kadınlar gününde kadınların eylemliliklere çok güçlü bir katılımı oldu. Tüm dünya da, Kürdistan da kadınlar miting alanlarını, sokakları doldurdular. Büyük bir özgürlük bilinci ve sorumluluğu ile 8 mart gününe sahip çıktılar. Dolayısı ile 2019 yılı martında gerçekleşen eylemlilikler kadınların özgür yaşama ulaşma iddia ve kararlılıklarında ki keskinliği ortaya çıkarmıştır.
JIN JIYAN AZADÎ EVRENSELLEŞTİ
Bu anlamda özgürlük günlerinin yaratıcısı, bize yol açan, fırsat tanıyan, yetiştirip, eğiten özgürlüğün inşa önderi Abdullah Öcalan’ı yoldaşı büyük minnettarlık, sevgi ve saygı ile bir kez daha selamlıyorum.
Kadın özgürlük çizgimiz Reber Abdullah Öcalan’ın özgürlük mücadelesi ile birlikte her geçen gün gelişip büyümektedir. Geçmişten bu yana her yılın 8 martlarına bakıldığında ve değerlendirildiğinde kadın özgürlük mücadelemiz giderek büyümekte ve evrenselleşmektedir. “Jin Jiyan azadi” sloganımız evrenselleşmiştir. Bu yıl ki 8 martta kadınların özgürlük iddia ve kararlılıklarının, tutkularının her geçen gün arttığını gördük. Yaşıyoruz.
Kürt kadınları 21. Yüzyılın kadın öncülüğünü yapmaktadırlar. Yine bu yıl ki dünya eylemlilikleri son derece kitlesel geçti. Dünyanın her kıtasında kadınlar ayakta idi. Aynı zamanda gözle görülür bir erkek katılımı da oldu. Bu da artık genel olarak ciddi bir özgürlük düzeyinin geliştiğini göstermektedir. Gelişen büyüyen kadın iradesi ve örgütlülüğü karşısında değişen ve özgürleşmek isteyen önemli bir erkek kitlesinin varlığından da bahsetmek gerekiyor.
AÇLIK GREVİ EYLEMLERİ VE 8 MART
-Bu yıl Kürdistan’daki eylemliliklere DTK Eşbaşkanı ve Hakkâri millet vekili Leyla Güven öcülüğünde Kürt halk önderi sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle başlatılan açlık grevleri damgasını vurdu. Bu açlık grevi eylemlerini, 8 Mart ile ele aldığınızda nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz?
Kürt kadınları olarak 8 mart direniş günü Leyle Güven öncülüğünde önderliğimiz üzerindeki tecridin kaldırılması için geliştirilen açlık grevleri ile direnişi ile karşıladık. Bu eyleme katılan Dilek Öcalan, Gülistan İke arkadaşlar şahsında Tüm Strasburg eylemcilerini, PKK-PAJK’lı tutsaklarını, yine Nasır Yağız, İmam Şiş, Yusuf İba, Mustafa Tuzak, Sultan Yiğit, Şivan Ağaoğlu, Hüseyin Yıldız, Hasbi Çakıcı, Ömer Bağdur, Cemal Çakıcı, Fadile Tok, Şiyar Halil, Sabahat Tuncel, Selma Irmak, Kibriye Evren, Güney Kürdistan da Şeyma Adnan ve mühendis Herem Mehmud, HDP’li Dersim Dağ ve bu arkadaşların şahsında tüm açlık grevine katılan arkadaşların tarihi eylemliliklerini selamlıyorum.
Sevgili Leyla Güven öncülüğünde kadın tarihimizin önemli bir aşamasını yaşamaktayız. Bu eylemlilik sadece Kürtler ve kadınlar açısından değil insanlık açısından da son derece vicdani, ahlaki, hukuki bir eylemdir. Leyla güven şahsında tüm açlık grevi eylemci arkadaşlar sadece önderliğin üzerindeki tecridin kaldırılması için değil aynı zamanda kadınların, insanlığın özgürlüğü için eylem yapmaktadırlar
AÇLIK GREVLERİ ÖNEMLİ BİR GÜNDEM YARATTI
Bu nedenle de uluslararası kamuoyunda ciddi bir yankı uyandırmıştır. Açlık grevi eylemlilikleri tüm Kürdistan’da, Ortadoğu ve Dünya’da önemli bir gündem yaratmış giderek büyümektedir. Bu eylemlilikler şimdiden insanlığın direniş tarihinde yerini almıştır. Aslında dünyadaki demokrasi ve özgürlük güçleri açısından önderliğimizin insanlık devrimleri açısından oynadığı stratejik rol giderek daha fazla anlaşılmaktadır. Önderliğimizin savunmaları sol, sosyalist, emekçi, ulusal hareketlerde büyük bir etki yaratmıştır. Önderliğimizin düşünce, felsefe ve ideolojisinin hem genel devrimci hareketler, hem de kadın hareketleri tarafından en fazla kabul gördüğü bir dönemi yaşamaktayız. Dolayısı ile önderliğimizin tecrit ve işkence altında tutulmasına karşı uluslararası tepki ve öfke giderek büyümektedir. Uluslararası devrimci özgürlük güçleri önderliğimiz şahsında insanlığın özgürlük ve demokrasi güçlerinin tecrit altına alınmak istediğini fark etmişler, değerlendirmektedirler. Önderliğimizin özgürlük paradigması dünya halkları açısından ciddi bir kabulü yaşıyor.
DÜNYAYA ÖNCÜLÜK EDECEK BİR DÜZEYE ULAŞTIK
Önderlik şahsında aslında insanlığın tüm özgürlük güçleri baskı, işkence, tecrit altında tutuluyor. Önderlik şahsında insanlığın devlet ve iktidar güçleri karşısında ki alternatifi tecrit altında tutulmaya bitirilmeye çalışılıyor. Önderliğimizin tecrit ve işkence sistemi içinde tutulması kabul edilemez. Yine önderliğimizin alternatif özgür yaşam felsefesi gelişiyor. Alternatif yaşam başta Rojava olmak üzere Tüm Kürdistan’da yayılıyor. Ve dünyaya öncülük edebilecek bir düzeye ulaşmış durumdayız.
Bu anlamda 8 mart eylemlilikleri önderliğimizin özgürleşmesinin en fazla gündemleştirildiği bir eylemsel süreç oldu. Önderliğimizin durumu 8 mart vesilesi ile evrensel bir sorun olarak gündeme girdi. Ki “Önderliğimizin özgürlüğü, kadınların özgürlüğüdür” şiarımız anlamını her geçen gün arttırmaktadır.
KADINLAR ARTIK YILDA BİR İKİ GÜN İLE KANDIRILAMAZ
8 Mart eylemliliklerinde kadınlar açısından bir yandan Ataerkil sistemin kadına yönelik sömürgeleştiren politikalara tepki varken diğer yandan yeni bir Dünya yaratma özlemi var. Bu açıdan bakıldığında kadınların istemleri ve talepleri açısından nasıl bir değerlendirme yapılabilir?
8 mart 2019 tarihi kadın eylemliliklerinin kitlesel ve coşkulu katılımları ile bir kez daha anlaşılmıştır ki kadın özgürlük mücadeleleri artık sadece bir yıl içinde 25 kasım kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü ve 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü gibi sembolik bazı kadın günleri ile sınırlanamaz, set konulamaz, kısıtlanamaz. Kadınlar artık yılda bir-iki gün ile kandırılamaz. Kadın özgürlüğünü yaşamın her gün ve anında yaşamalı, bunun için mücadele etmeliyiz.
KADIN ÖZGÜRLÜK YÜZYILI
Dolayısı ile Ataerkil sistemin kadın özgürlük mücadelelerini bir günle sınırlayan iki yüzlü, kurnaz ve çirkin politikaları kadınlar tarafından çoktan anlaşılmıştır. Hegemonik erkek egemen sistemin kadın özgürlük mücadelelerini marjinalleştiren, reformize eden bu politikaları kadınlar tarafından güçlü çözümleniyor. Kadınların istem ve talepleri büyüyor. 8 marttaki kadın ortaklaşması, paylaşımı ve kadın özgürlük mücadele ruhu, 365 gün, yaşamın her saniyesinde geliştirilmesi istemini ortaya koyuyor. Erkek egemen sistemin “364 gün bizim, bir gün de sizin olsun” yaklaşımı kabul edilemez bir yaklaşım olarak görülüyor. Yine kadınlar açısından meta, mülk olma, emeğin sömürülmesi, kadının tümü ile sömürülmesi politikalarına karşı ciddi bir duruş söz konusudur. Aslında kadınların özgürlüğü derinliğine geliştirecek radikal, sürekli ve derinlikli yol ve yöntemleri üzerinde durduğunu da belirtebiliriz. Kadın özgürlük zamanını yaşamaktayız. 21. yüzyıl gerçekten kadınların özgürlük yılı olacağının verileri daha belirgin ortaya çıkıyor. Kadınlar Yaşamın her alanını sorguluyor. Kabul etmiyor. Başta öz savunma, özgür eş yaşam, kadının yaşamda eşit temsiliyeti, ekoloji, ekonomi anlayışımız olmak üzere Jineoloji biliminin aydınlığı ile alternatif kadın sistemini yaşamın her alanında yaratma arayışları ve pratikleştirme istemi giderek gelişmektedir. Kadınlarda alternatif yaşamı geliştirme eğilimi büyüyor. Gerçekten de yaşamın her alanına her zamanına kadın aklının, kadın yapıcılığının geliştirilmesi artık zorunlu bir ihtiyaç olarak kendini dayatmıştır.
TARİHİ TERSYÜZ ETMELİYİZ
Dünyada giderek küreselleşen devletçi ve iktidarcı erkek hegemonyasının yarattığı devasa toplumsal sorunlar ancak radikal bir ele alışla çözümlenebilir. Kadınların bedeni, ruhu, emekleri ile sömürgeleştirilmesinden bahsediyoruz. Buna karşı durmak sistem içinde durmakla sağlanamaz. Egemen sistemin bize dayattığı yaşam tarzlarının dışına çıkmak gerekiyor. Kadınların sahte özgürlük anlayışları ile sistem içine çekilerek erkek egemenliğinin ömrünü uzatmasına karşılık öncelikle zihinsel devrimi kendi içimizde geliştirmeliyiz. Kadınların evlere kapatılması, evcilleştirilmesi tarihini ters yüz etmeliyiz. Bunun için her kadın ve kadın özgürlüğüne saygılı her erkek mücadeleyi radikalleştirmelidir. Özgürlük bilinci, özgür kadınların örgütlü mücadele birliği ile hiyerarşik ve tahakkümcü erkek egemen sistemine karşı durulmalı, alternatif yaşam biçimini geliştirmeliyiz.
Dolayısı ile bu 8 Mart’taki kadınların duruşu Dünya kadınları içerisindeki dayanışma, ortaklaşma ruhunda muazzam bir gelişme olduğunu gösterdi. Dünya kadın enternasyonalizmi, Dünya kadın konfederalizimin oluşturulmasının güçlü zeminleri her zamankinden daha fazla oluşmuştur. Kadın özgürlük hareketleri, Feminist hareketler ve özgürlük isteyen tüm kadınlar olarak mutlaka ortak kadın birliğini, mücadelesini geliştirecek çalışmalara hızlı biçimde hayata geçirebilmeliyiz.
AKP-MHP İTTİFAKI KADIN DÜŞMANIDIR
-Türkiye’deki 8 Mart eylemliliklerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Türkiye gibi faşist diktatörlüklerle yürütülen ülkelerde kadınların özgürce kendilerini ifade etmeleri için bir gün bile verilmek istenmiyor. AKP-MHP ittifakı kadın düşmanıdır. 8 Mart İstanbul kadın eylemliliklerinde bunu çok açık ve net bir şekilde bir kez daha gösterdi.
AKP-MHP iktidarı kadınların örgütlü mücadelesinden çok korkuyor. Bu nedenle de kadına karşı en faşist uygulamalarla kadınlara saldırılarla kadın kırımı, katliamlar gerçekleştiriliyor. Köle kadını yaratma, bunu kadına kabul ettirme projelerini çeşitli boyutlarda sürdürüyorlar. DAİŞ VE AKP-MHP İttifakının kadınlara, halklara yönelik düşmanca politikalara arasında fark yoktur. Önümüzdeki süreç çetin bir mücadele ve direniş süreci olacaktır. Türkiye’deki 8 martlarda Türk- Kürt-Ermeni-Alevi yani her ulustan, her inançtan, her ideoloji ve çeşitli kadınlardan oluşan bir kadın birliği, ittifakı oluşturuldu. Büyük özgürlükçü bir kadın potansiyeli temelinde ortak kadın dayanışması geliştirildi.
Bu temel de çok daha güçlü birliktelikler, platformlar gelişiyor. Özellikle kadınların özgürlük düşünceleri etrafında pratikleşmelerin hızla gelişmesi ve büyümesi beklenebilir.
Dolayısı ile kadınların 31 Mart yerel seçimlerinde Erdoğan şahsında geliştirilen egemen erkek zihniyetine gerekli cevabı vereceği de görülmektedir. Türkiye’de başta kadınlar olmak üzere tüm özgürlük ve demokrasi güçleri gereken cevabı AKP-MHP çirkin faşist iktidara karşı vereceklerdir.
UZUN SAKALLILAR, UZUN SAÇLILAR KARŞISINDA KAYBETTİ
Rojava’da Dêrazor hamlesi ile birlikte DAİŞ sona erecek. Özellikle QSD, YPJ öncülüğünde geliştirdiği bu hamle kadınlar açısından ne ifade ediyor?
Dêrazor da QSD,YPG,YPJ Güçlerinin geliştirdiği son operasyon ile DAİŞ bitişi yaşıyor. Bu temelde 8 Mart’ı yaşadığımız bu günlerde kadınların öncülüğündeki halkların direnişi, özgürleşmesi büyük zafere doğru gidiyor. Rojava’daki kadın direnişi, YPJ’nin ülkeyi ve kadınları savunmadaki üstün başarısı, kahramanlığı Kürt kadınların geldiği özgürlük düzeyini ortaya koymuştur. Rojava devriminin bir kadın devrimi olduğunu artık tüm Dünya kamuoyu kabul ediyor. Şimdi “uzun saçlılar karşısında uzun sakalılar kaybetti” değerlendirmesi çokça yapılıyor.
DÜNYA’DA KADIN TARİHİ AÇISINDAN BİR İLK YAŞANIYOR
Tüm dünya YPJ’nin direnişi şahsında kadın direnişini, öz savunmanın kadınlar tarafından nasıl başarıldığını gördü. Dolayısı ile Derezor’daki geliştirilen hamle ile kadınların öz savunma, özgün örgütlenme ve öz yönetimin geliştirilmesi bakımlarından sağlanan düzey çok tarihi olmaktadır. Dünyada kadınların tarihi açısından bir ilk yaşanıyor. İmkansız olan başarılıyor. Kadınların kendi yaşamları hakkında kendilerinin karar vermesi bunun kolektif bir kadın aklı, bilinci ve örgütlenmesi ile başarılması ilktir. Amerika ve özellikle Avrupa kadınların özgürlüğünü en ileri bir temel de hayata geçirdiğini iddia ediyor. Ama sahte bireysel özgürlüğünü aşamayan bir yaklaşım var. Kadınlar aslında erkek sistemine dahiliyet gerçekleştirerek, kendi cinslerinden kopartılarak özgürlük elde ettiklerini düşünüyorlar. Kadınların kolektif kurtuluşu, kadın sistemi yaratma, birlikte mücadele argümanlarına ve yöntemlerine yaklaşmak istemiyorlar. En değme kadın akademisyenleri bile topluma yaklaşmak dahi istemiyor. Kendi bireysel yaşamını garanti altına alma temelinde yaklaşımlar var. Ki bunlar sisteme dahil olmadır.
Bu anlamında Rojava da geliştirilmek istenen kadın devrimi tarihidir. Bütün Ortadoğu ve Dünyaya örnek olabilecek niteliklere sahiptir.
DAİŞ HALEN EFRÎN, İDLİD VE CERABLUS’TA VAR
Derezor-Bahoz hamlesinin son günlerinin 8 Mart’a ve 21 Mart’a denk düşmesinin böylesi tarihi bir anlamı vardır. Bu hamle aynı zamanda kadınların özgürlüğünün, Ortadoğu da Kürt, Asuri ve Arap halkları başta olmak üzere bölge halklarının özgür birlikteliğini, dostluğunu ve kardeşliğini temsil etmekte ve kalıcılaştırılmasının hamlesidir. Kürtler, kadınlar DAİŞ’e karşı mücadelelerinde bir kez daha bu topraklarda özgürce yaşama iddia ve kararlıklarını ortaya koydular. Kadınlar, Kürtler, bölge halkları bu topraklarda özgür yaşamı hak ettiklerini tüm Dünya ya göstermiş oldular.
Elbette şunu da kısaca belirtmek ve unutmamak gerekir; Derezor hamlesi, DAİŞ devletinin fiziki, simgesel bitirilişi açısından önem taşımaktadır. DAİŞ Derezor’da bitirildi. Ancak Afrin’de, İdlip’te, Crablus’ta halen vardır. AKP-MHP devleti kendi gerçek yüzünü Afrin’de her gün ortaya koyuyor. Esasında DAİŞ Afrin’de bitirildiğinde, Türk devleti Afrin’den çıkarıldığında DAİŞ’in kalıcı bitirilmesinden bahsedebiliriz.
KADINLARIN KÜRESEL DİRENİŞİ İLMEK İLMEK ÖRÜLÜYOR
8 Mart’tan, 21 Mart Newroz bayramına geçerken önümüzdeki sürece dair mesajlarınız nedir? Kadınlar sürece nasıl bir katılım sağlamalıdır?
2019 yılına Leyla Güven’lerin öncülüğünde direniş ile başladık. Newroz ile birlikte halkımızın, kadınların direnişi zirveye ulaşacaktır. Tüm Kürdistan da Reber Apo’nun geliştirdiği mücadelenin öncülüğünde yeni bir bahar doğuyor. Bu bahar kadınların, halkların baharıdır. Bütün faşist saldırılara, tutuklanmalara, işkencelere, yoksullaştırmalara, öldürmelere karşı umudumuz çok büyüktür. Çünkü direniş ruhumuz canlıdır. Kadınların öncülüğünde özgürlük mücadelemiz mutlaka kazanacak, faşizm kaybedecektir. Özgürlük kazanacaktır. Bu yıl Dünya’da, Ortadoğu’da ve Kürdistan’daki 8 mart eylemlilikleri özgürlük arayan kadın duruşları, giderek büyüyen kadın kitleleri bunu görkemli bir şekilde göstermiştir. Bu açıdan kadın özgürlük çizgisinde derinleşerek ve bölgedeki, Dünya da ki kadınlarla ortak dayanışma, eylemlilikler yanında alternatif yaşamın inşa edilmesinde de birlikte çalışmamızın zorunluluğu bu 8 Mart’ta yakıcı bir şekilde ortaya çıktı. Sadece protesto, yürüyüş ve eylemlilikler değil. Bununla birlikte her halktan, inançtan, düşünceden kadınlarla daha fazla bir araya gelme ve bugünden başlayarak geleceğin dünyasını emeğimiz, aklımız, yeteneklerimiz ile yeniden yaratmamız gerekiyor. Bunun içinde çok daha fazla çalışma, yılmadan, pes etmeden bir ilerleyiş ile yürümek gereklidir. Bunu başarmanın zemini her zamankinden fazla oluşmuştur. 21. Yüzyılı mutlaka kadınların, halkların yüzyılı haline getirmeliyiz. Bunu dışındaki seçenekler karanlıktır. Faşizmdir. Köleliktir. Ki tarihsel olarak kadınlar ataerkil sisteme, zora, şiddet uygulamalarına karşı tüm zorluklara, bedellere karşı direndiler. Şimdiki direnişimizin anlamı derindir. Hem direniyoruz. Hem de aynı anda özgür yaşamı, ilişkileri, alternatifi ilmek ilmek örüyoruz. Kadınların küresel direnişi, ortaklaşması gelişiyor. Bu anlamda başarıya doğru umutla dolu bir yürüyüşümüz söz konusudur.
Kadınlar olarak Dünya’da ve özellikle Kürdistan’da Erdoğan-bahçeli şahsında gelişen faşist saldırıların son derece planlı geliştirildiğinin farkındayız. Kadın özgürlükleri, kadınların elde ettiği haklar tamamı ile bitirilmek isteniyor. 2019 yılı önemlidir. Mutlaka kadınlar olarak faşizmi geriletmemiz gerekiyor. Çalışmalarımızın merkezine faşizme karşı direniş koyarak özgürlük eğilimini geliştirmemiz hayatidir.
Dolayısı ile 8 Mart’ta özgür kadın, dayanışması, ortaklaşma ruhu temelinde tüm kadınları Newroz alanlarını doldurmaya ve mücadelemizi sürekli yükseltmeye çağırıyorum. Şimdi kazanacağımız her an geleceğin özgürlük temelinin yapılanmasında stratejik bir dönemi oluşturacaktır. 8 Mart’lardan 21 Mart’lara yükselen kadın ve halkların iradesi, mücadelesi Ortadoğu ve Dünya’da mutlaka başarı kazanacaktır.