HABER MERKEZİ
Her görüşten ve ideolojiden, kültürden ve dinden insanın hem fikir olduğu çok az konu vardır. Bunlardan biri de yalan söylemenin ahlaksızlık, yalancının zararlı ve tehlikeli biri olduğudur. Bunun için yalan siyasette çirkinlik, sosyolojide ahlaksızlık, dinde de günah sayılmıştır.
Şöyle bir çevremize bakalım. Bir insanın neden ve niçin yalan söylediğini anlamaya çalışalım. Muhtemelen ulaşacağımız sonuçlar aşağıdaki gibi olacaktır.
Bir insan yalan söylüyorsa;
Bir; Çaresiz olduğu içindir. (Bu en ‘masumane’ sebep sayılabilir.)
İki; Korktuğu içindir.
Üç; Güçsüz olduğu içindir.
Dört; Hedefi genel çıkarların tersine olduğundan insanları aldatmaktan başka yolu olmadığı içindir.
Beş; Ahlaki hiç bir ilkesi olmadığı içindir.
Altı; İnsanlara karşı saygısı ve sevgisi kalmadığı içindir.
Yedi; İnsanları değersiz gördüğü içindir.
Sekiz; Sadece kendi menfaatini düşündüğü içindir….
Bu sebepler listesini daha da uzatmak mümkündür.
Peki yalan söyleyen toplumda etkili biriyse? Ya bir siyasi liderse? O zaman yalan söylemek sadece yalan söylemek olmuyor. Çok daha büyük bir tehlike, suç ve kötülük oluyor.
Herkesin malumu, artık yalan ve yalancılık denilince Türkiye’de Erdoğan ve adamları aklımıza geliyor. Bu ne yalan, ne iftira ne de bir propagandadır. Örneğin Erdoğan’ın birkaç yıl önce MHP için ne söylediğine bakın şimdi nerde durduğuna. Kürtler için 2013 senesine kadar söylediklerine ve şimdi kullandığı tehditleri mukayese edin. Sadece bu iki örnek bu adamın ne kadar yalancı olduğunu göstermeye yeterdir. Kuşkusuz ki bu adam bir devletçi siyasetçi dün söylediğini bu gün inkar edebilir. Ancak yalancı duruma düşmemesi için neden değiştiğini anlatmak zorunda. Yoksa nabza göre şerbet vermesine bir şey demiyorum. Dün ile bugün arasında çizdiği yüz seksen derecelik farkın nedenlerini anlatmadığı için yalancıdır diyorum. Örneğin ‘Gülenciler beni aldattı’ demişti. Bunun anlamı ‘ben bunlara inanmıştım, doğru yaptıklarına kanmıştım ve onları desteklemiştim’ demektir. Zaten ‘ne istediniz de vermedik’ itirafında da bulunmuştu. Bu itiraf onu Gülenciler konusunda kısmen de olsa temize çıkarıyor. İşte O’na yalancı demememiz için MHP ve Kürtler konusunda da neden değiştiğini söylemesi gerekir. Anlatmazsa kendisinin birilerini aldattığı ortaya çıkar. İşte bunu açıklamadığı sürece Erdoğan yalancılıktan kurtulamaz. Peki, ‘Kur’an ile büyüdüm’ diyen bu adamı yalancı yapan Allah korkusundan ya da Allah’dan daha büyük (haşa) güç ne?
Bana göre Erdoğan birazdan yazacağım nedenden ötürü yalancı olmaya mahkum. Erdoğan derin Ergenekon devletine bir söz vermişti. Daha doğrusu Yaşar Büyükanıt ve Deniz Baykal (Dolmabahçe görüşmeleri) üzerinden derin devlet Erdoğan’a bir görev vermiştir. Bunun için onu cezaevinden çıkarıp vekil yaptılar. Ona ‘İslam’ı kullanarak yalan söyle, Kürtleri aldat ve bitir’ denilmiştir. ‘Bu işin selameti için Türkler’de dini duyguları güçlü kesime de sözler ver, kendine bağla’ emri de verilmiştir. Bunun için Kürtlere ardı arkası kesilmeyen yalanlar, Türklere de laik Kemalistlerin kaba dogmatik yaklaşımlarının yol açtığı mağduriyetleri ortadan kaldıracak ortamı getireceğine dair sözler, belki de binlerce kez tekrarlayıp duruluyor. Asıl amaç Kürtleri bitirmek olduğu için her şeyini buna göre ayarlamış.
Kürtler direniyor. Direniş Erdoğan ve adamlarının yalancı olduklarını deşifre ediyor. Yani Kürt direnişi Erdoğan ve adamlarının birer yalancı oldukları gerçeğini dünya aleme gösteriyor. Direniş büyüdükçe yalancılığının boyutları da değişiyor. Gelişiyor.
Erdoğan son birkaç yılla kadar sadece yalan söylerdi. 7 haziran 2015 seçimleriyle birlikte hem yalancı hem de iftiracı. Tabi ki her yalancı kendi içinde biraz iftiracıdır da. Ancak bir tüccarın malını satmak, bir fakirin elindekini avcundakini korumak için çaresizlikten söyledikleri ile siyasetçi birinin koltuğu için söylediği yalanları bir tutamayız. Çünkü Erdoğan ve adamları gibi yalancıların yalanları bir ideolojiye ve amaca dayanır. Yani profesyonel yalancı ve iftiracı bunlar. Bu adamlar Kürtleri bitirmezse biteceğini biliyor. Beka sorunu dedikleri de tam olarak bu oluyor. Dolayısıyla kendilerine artık yalan yetmiyor. İftiraya da ihtiyaçları doğuyor. Bunun için bunlar 7 haziran 2015 seçimlerinden bu yana;
Bir; Halka utanmadan sıkılmadan yalan söylüyorlar.
İki; Bunlar yalanlarını deşifre edenlere iftira atıyorlar.
Üç; Yalanlarına inanmayanları tehdit ediyorlar.
Dört; Tehditlerinden korkmayanlara şantaj yapıyorlar.
Özet olarak Erdoğan ve adamları için 7 haziran 2015’den bu yana siyaset denilen şey;
Bir; Yalan,
İki; İftira,
Üç; tehdit,
Dört; şantaj ile toplumu baskı altında tutmak oluyor. Erdoğan’ın Hitlerden ödünç aldığı rabiasını dinci-milliyetçi kavramlarla tekrarlayıp dursun. Rabia dediği dört kavram, dört dörtlük yalan, iftira, tehdit ve şantajdan başka bir anlama gelmiyor.
Yerel seçim çalışmalarında Erdoğan ve adamlarından bazılarının bu dört özelliği iç içe ‘muhteşem’ kullandıklarını görüyoruz. Kişi olarak Erdoğan ve adamlarından bazılarının bu işi nasıl bu kadar ustaca yaptıklarını, söyledikleri yalanlara inanılması gereken doğrularmış gibi söz ve beden dilini kullanıp halka yüzleri kızarmadan konuşmaları üzerinde düşündüğümde, bunun sırrının din istismarcıları olmasından kaynaklandığını daha iyi anladım. Yani yalan ve iftirayı tehdit ve şantajı ancak dini istismar eden milliyetçi biri bu kadar etkili ve ustaca kullanabilir sonucuna vardım. Buna inanmayanlar çevresine bakabilir. En usta yalancıların dini kılıf yapanlar olduğunu görecektir. Çünkü usta bir yalancı Allah’ı işe katmadan kendini inandıramaz. Bunun için bende kutsal kitaplarda Tanrının bu yalan ve yalancılar için ne söylediğine baktım. Muhteşem tanım ve tarifler okudum; On emir, Yuhanna İncil’inin sekizinci bölümünde Hz. İsa’ın iblisin oğullarına söyledikleri ve Kur’an’daki ilgili ayetler…
İnanıyorum diyen yalancıların yani münafıkların kutsal kitaplarda yalan ve yalancılık tenkit edilirken sıfatlandırılan insanlar olduğunu şaşırarak gördüm. Sonra araştırmacı Ali Şeriati ve İhsan Eliaçık’ın ‘din, dini istismar ederek bozulanlara karşı gelmiştir’ tespitinin ne kadar çarpıcı ve tarihsel olduğunu fark ettim. Yani tüm kutsal kitaplar daha önce inanmış ama sonra yoldan çıkmışları düzeltmek için inmiştir. Yoldan çıkanların da sıradan yoksul insanlar olmadığını saray ve servet sahibi olanlar olduğunu bizzat kutsal metinler söylemektedir. Dikkat ederseniz günümüzde İslam tartışılır ve eleştiri yapılırken kendine İslamım diyenlerin düşünce ve eylemlerinin yol açtığı kötülükler esas nedendir. Yani her mitinginde ‘biz yaratılanı Yaratandan ötürü severiz’ ile başlayıp ‘bizim dinimiz, peygamberimiz, ezanımız, mefkûremiz, kültürümüz vs…’ diyerek İslami değerleri kullanarak halka temas etmeye çalışan Erdoğan gibi yalancıların Allah’ın peygamber göndermesinin asıl nedeni olduklarını bir an bile olsa unutmuş ya da bilmeyen Müslümanlar varsa onlara inandıkları kutsal metinlere bir kez daha bakmalarını öneririm.
Mehmet Gören
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi