HABER MERKEZİ
Seçim propagandaları günlerinde Susurlukçu pek de soylu olmayan Süleyman, ‘Kandil karşısında boynumuzu eğdirmeyin’ minvalinde konuşmuştu. Beli kırılan Süleyman, seçimden sonra ortalıkta görünmüyor. Oyların yeniden sayılması talimatı verilen yerlerde adamlarıyla ‘hileyi seçim’ işleri ile uğraşıyor. 31 Mart yerel seçimlerine kadar ‘seçim kanunlarımız ve örgütlememiz dünyanın en sağlam ve güvenilir seçimlerini yaptırıyor’ diyen AKP-MHP cenahı yenilince, adına yemin ettikleri seçim kanunlarına ve örgütlemesine her yerde itiraz etmeye başladılar. Demek ki en sağlam ve en güvenilir kanunları, kendilerine seçim kazandırmayınca en güvensiz oluveriyor.
Erdoğan ve ortağı Bahçeli seçimi kaybetti. Faşistlerin defterinde seçimleri kaybetmek, kaybedince de yenilgilerini kabullenmek yazmaz. Çünkü faşizm halka rağmen iktidarda olmak demektir. Faşist dayatma da budur zaten. Faşistler, demokratik yol ve yöntemlerle yenilgiye uğratılamaz. Yenilgi, bir süre sonra yeniden kazanma olasılığı barındıran bir sonuçtur. Faşistler, yerin dibine gömülecek tarzda bitirilmeden ortadan kaybolmak istemezler. Bunun için seçimlerde aldıkları darbe Erdoğan ve Bahçeli’nin çekilmek bir yana daha da saldırganlaştıracaktır. Görüldüğü gibi bunlar seçim sonuçlarına yeni kayyum atama şekli demek olan her yerde seçim sonuçlarına itiraz etmeye başladılar. Oyla kaybettikleri yerleri türlü oyun ve hilelerle masada kazanmak istiyorlar.
Faşist ittifakın İstanbul gibi yenildikleri yerlerde seçim sonuçlarına kabullenmemeleri, bize faşist gerçekliklerini tekrar tekrar hatırlatmaktadır; faşizmle onun anladığı dilde mücadele edilmeden sonuç almak zordur. Faşizm oyla tam olarak yenilmez. Anladığımız biçimde yenilgiye uğratılıp yok edilemez. Anti faşist cephenin bu ilkeyi unutmaması gerektiğini seçimlerden sonraki süreç bir kez daha çok açık göstermiştir. Faşistler nazarında halkın, muhalefetin ne dediğinin kayda değer olmadığı da görülmektedir. Milliliğin kaynağı sayılan millet iradesinin, faşistlerce dikkate alınmadığını bir kez daha gösteren son seçimler, bize faşistlerin her zaman kazanmış gibi görünerek ömür uzatmak için elinden gelen her şeyi yapacaklarını da göstermiştir.
31 Mart yerel seçimlerinde politik ve yurtsever Kürtler sonuçları belirlemiştir. İkincisi Türk-Kürt kardeşliğine inanmış, başta Türkler olmak üzere, Türkiyeli seçmenlerin en az yarısı yurtsever Kürtlerle aynı safta yer alarak sonuçların tayin edilmesinde iradelerini ortaya koymuştur. İşte bu iki kesim AKP-MHP faşist ittifakına kaybettirenler olmuştur. Türkiye’de faşistlere kaybettirenler ve halkın tümü kazanmış, faşistler kaybetmiştir. Ancak faşistler bu kaybetmeyi bir yenilgi olarak görmüyorlar. Çünkü faşistler yukarıda da belirttiğimiz gibi normal bir yenilgiyi kabul etmezler.
Faşizm anormal bir rejim ve yönetim biçimi olduğu için onun yenilgisi de normal olmayan bir mücadele ile mümkün olur. Normallikten kastımız hukuk içinde kalmaktır. Faşizm hukuk karşıtlığı daha doğrusu hukuk dışılıktır. Ona göre hukuk, iktidarını sürdürmek, çıkarlarını savunarak varlıklarını artırmak için gerekli metinler hazırlamak demektir.
Türkiye’de faşizm ile mücadele eden temel güç Kürt Özgürlük Hareketi ve dostlarıdır. Seçim propagandalarında da çok net görüldüğü gibi bu seçimler Kürt Özgürlük Hareketi ile Türk faşistleri arasındaki mücadelenin bir parçası şeklinde geçmiştir. Kürt Özgürlük Hareketinin, Türkiye ve Kürdistan’daki taraftarlarına seslenen siyasiler, Kürdistan’da kazanma Türkiye’de AKP-MHP’ye kaybettirme taktiğini başarı ile yerine getirerek faşizmi can evinde vuracak bir sonuç elde ettiler.
Halk seçimini yaptı. Halkın seçimi bitti. Faşistler istedikleri sonuçları alamadıkları için seçimi bitmiş kabul etmiyorlar. Bu seçimin ortaya çıkardığı sonuçlardan birinin de faşistlerin halkın seçimini kabul etmediğidir. Halkın kendilerini kabul etmediği yerlerde asker ve polisleriyle bunlarında yetmediği yerlerde hile yoluyla seçim kazanmaya çalıştıkları bir diğer gerçeklik olmuştur. Faşizm zorlandıkça daha çıplak görünmekten başka çaresi kalmıyor.
Özetlersek seçimler şu önemli sonuçları ortaya çıkarmıştır; İki faşist şefin, 31 Mart yerel seçimlerinden hemen sonra yaptıkları konuşmalarda açığa çıkan ilk ortak değerlendirmeleri ‘erken seçim olmayacak’ oldu. Bunun anlamı, artık seçimle kendilerini yasallaştıramayacakları ya da buna ihtiyaç duymayacaklarıdır.
Seçim ortaklığı, MHP’nin elinde AKP’yi kullanmak için temel bir araçtı. 31 Mart seçimleri, Erdoğan’a artık seçimleri MHP ile kazanamasın demiştir. Her ne kadar ittifak çatısı ile seçimlere girmişlerse de 31 Mart seçimlerinde MHP kazançlı, AKP ise kayıpla çıkmıştır. Erdoğan’ın ittifak Bahçeli’ninse MHP kazandı vurgusunu öne çıkarması da bunu göstermektedir. Erdoğan AKP için bundan böyle MHP’ye daha ihtiyatlı yaklaşmak durumunda kalacaktır.
AKP, Kemalist mirası rahat kullanabildiği ve üzerinde kendi rejimini inşa edebileceği tüm merkezleri kaybetmiştir. MHP ve geleneksel Milli Görüş tabanının güçlü olduğu alanlara sıkışmaya başlamıştır. Demek ki MHP, AKP’yi tümüyle içine alıp eriteceği hamleyi yapma imkanına kavuşmuştur. Bunun bir diğer anlamı, şayet Erdoğan Bahçeli’nin sözlerinden çıkarsa AKP’yi tümüyle bitirebileceğidir.
Mevcut sonuçlar Erdoğan’ın AKP’den çok MHP için çalıştığını göstermektedir. Bu sonuçlar Erdoğan-Bahçeli birliğinin pamuk ipliğine bağlı olmasa da gün saydığı anlamına gelmektedir. Dolayısıyla seçim sonuçlarını sadece kim ne kadar belediye kazandı şeklinde yorumlamak eksik olacaktır. Yapılan sadece bir seçim olmamıştır. Bahçeli’nin kendisi bu seçimleri ‘cumhurbaşkanı hükümet sisteminin kabul ve reddi’ minvalinde dile getirmişti. Halkın çoğunluğu, özelliklede sistemin kalbi ve beyni sayılan büyük şehirlerde yaşayan yurttaşlar, cumhurbaşkanı hükümet sistemini kabul etmemiştir. Bundan sonra beklenmesi gereken bir diğer sonuç Erdoğan-Bahçeli kavgasıdır.
Erdoğan bu sonucu tahmin ettiği için olmalıdır ki ağırlığını Kürdistan’a vererek, Bahçeli’yi susturmayı öngörmüştür. Bahçeli, Erdoğan’ın Kürdistan’da (Şırnak’ta olduğu gibi) seçimi asker ve polis taşıyarak, baskı ve hile yaparak kazandığını Erdoğan’dan daha iyi bilmektedir. Kürdistan’daki sonuçlar iki faşist arasında güven sorununu büyütecektir.
31 Mart’tan sonra Erdoğan kızgın bir saca oturmaya başlamıştır. AKP MHP ortaklığı ise iki ucu pis bir çubuk olmuştur. Erdoğan, çubuğun hangi ucundan tutarsa tutsun. Aynı kokuyu alacaktır.
Cihan EREN