HABER MERKEZİ
O daha küçük yaşlarda özgürlük dağlarına gönül vermişti. Kapılıp gitmişti bir sevda boyu… Körpe bedeni büyük yüreğiyle aşka davetiye çıkarıyordu adeta. Hakikat aşkına, hissedişe inancıyla özgürlük ateşinde raksa duruyor, Zerdüşt misali özümsüyordu insanı, yaşamı. Kaybedilen topraklarda yeniden yaratılacak yeni yaşama dair büyük umutları, yüce inançları vardı. Bu uğurda çağdaş Dehaklara karşı isyana geçmiş, silah kuşanmıştı. En büyük hayali kuzeyin isyan kokan dağlarında şehit yoldaşların intikam neferi olmaktı. Bu nedenle yüzünü Güneş’e dönmüştü, ondan beslenip, onun dağ sularında arınıyordu… PKK militanlığını her geçen gün daha şeffaf, daha güzel özümsüyordu. Çünkü biliyordu savaşan özgürleşir, özgürleşen güzelleşir, güzelleşen sevilirdi. Yaşı küçük ama yüreği kocaman olan Sıla Komutan tüm bu gerçekliğin farkındaydı.
Kürdistan’da yaşamın zorluğunu her özgürlük savaşçısı çok iyi bilir ve yaşar. Bedel vererek yaşanılması gerektiğini bütün özgürlük savaşçıları farkındadır. Kürdistanlı çocuklara ne yaşıtları gibi oynamayı, büyümeyi ne de yaşamayı hak görürler… Ve Kürdistanlı çocuklar bunun farkında olarak büyürler. Belki de bu sebeptendir özgürlüğe olan sevdayla beslenir, düşmana olan kin ile büyürler. Nerede doğduğun, büyüdüğün önemli değildir. Bu acıları yaşaman için Kürt olman yeterlidir. Yaşmak için iki seçeneğin vardır. Ya kölece boyun eğmek ya da özgürlük savaşçısı olabilmek. En onurlusu özgürlüğe yol almaktır. Birçok Kürdistanlı çocuk 16’sına gelmeden seçer bu onurlu yolu. Yaşamlarıyla destanları gölgede bırakacak bir yaşamı yaşarlar Kürdistanlı çocuklar. “Nasıl yaşamalı?” sorusuna cevap olurlar, ardıllarını oluştururlar. Acımasızdır zaman, hep arkasından ağlamayı öğretti bizlere. Biz ise, arkasından koşmayı ihmal etmiyoruz. Bazen diyorum, “zamanın önüne geçebilirsek o zaman kaybedilecek her şeyin önüne geçebiliriz” bu yüzdendir belki de zamana bir ad kondurmak istememiz. Ne zamana bir ad kondurabildik ne de zamanın içinde yuvarlanan yoğun düşüncelerimizi söyleyebildik.
Amansızca akan ve bir an bile düşünmeden düşünen beynimizi şimdi giden yoldaşlara benzetiyorum. Sıla yoldaşım da katıldı özgürlük dağlarından İmralı’ya uzanan köprü kervanına. Yani bir yıldız daha kaydı gökyüzünden ölümsüzler diyarına. Küçücük bedeninde taşıdığı kocaman yüreğiyle kucaklıyordu dağları.
Sıla yoldaş, Önderliğe olan bağlılığıyla savaşmak istiyordu. Yoldaşlarıyla aynı mevzide çatışabilmek için çabalıyordu. Tek çabası şehitlere layık olabilmekti. Cesaretiyle, yaşamın her alanında Sıla arkadaşı görmek mümkündü. Nerede bir canlılık varsa, nerede bir çalışma varsa içindeydi. Sıla arkadaş, yaşamdaki morali ve katılımıyla hep örnek verilebilecek bir yoldaştı. Ne olursa olsun Sıla arkadaşa arkanı güvenle yaslayabilirdin. Çünkü yoldaşlarını hiçbir zaman yarı yolda bırakmayacağının bilincindeydik… Ve bırakmadı da. Yoldaşlarını, ne yaşamda, ne mevzide ne de son merminin soluğunu kestiği anda, Önderliğe verdiği sözün her zaman bilincinde hareket ederek verdi son soluğunu… Kadının bağlılığını bir kez daha göstererek yürüdü düşmanın üzerine… Ölümsüzlüğün sınırında PKK’nin kadın fedailiğini, Önderliğe olan bağlılığını gösterdi. Çünkü O Önderliğe, Kadın Özgürlük Hareketine ve özgür yaşama sonsuz inan bir militan olmayı başarabilmişti. Bunu şehit düşmeden de en iyi kanıtlayan yoldaşlardan bir tanesiydi.
Sıla yoldaş, hiçbir zaman yaşamdan kendini geri tutmayan, yaşama sonsuz tutkuyla bağlı olan bir yoldaştı. Bir yerde Sıla yoldaş varsa orada kesinlikle örgüt ortamı ve yaşamı mevcuttu. Kesinlikle Önderlik ilkeleri orada yaşamaktaydı çünkü o her soluğunda Önderliği yaşamaktaydı.
Onunla Botan üzerine her zaman yazı yazmak isterdik ama bir türlü yazımızı tamamlayamazdık. Bana her zaman “yazımızı Botan’da tamamlayacağız” derdi. Olmadı. Onun şahadet haberini duyduğum an bu yazı geldi aklıma tamamlamak istedim. Ama bir türlü titreyen ellerim buna izin vermedi. Sıla yoldaş olmadan bu yazıyı tamamlayamıyordum. Onunla sözleşmiştik, yazımızı Botan’da tamamlayacaktık. Ben O güzel yoldaşla bir gün daha buluşacağıma ve söz verdiğimiz yazıyı tamamlayacağıma inanıyorum.
Bizler uzaklardan çıkıp gelmiştik, bir avuç sevgi dermiştik ve özgürlük ateşinde kavrulmaya ant içmiştik.
Bu uğurda verilen bütün bedellerin ve şehit yoldaşların anısında Ş. Sıla arkadaşla Botan’da buluşmak dileğiyle…
Sıla yoldaş sen her zaman yüreğimin nadide çiçeği olarak kalacaksın…