HABER MERKEZİ –
İnsan, yaşama ve ölüme biçtiği anlam kadardır. Yine anlam, bu ebedi iki kavramda ne kadar somutlaşırsa, o denli yaşar. Çok yaşamak ve monoton yaşamak mı, yaşadığı süreci en hakikatli haliyle bir boyuta taşıyan mıdır yaşayan?
En doğru gerçek, yaşamın ebediyetine inanıp, onu onurla taşıyabilmektir. Bizler tarihin bütün kirliliklerinin yanında, pak olmaya her şeyini veren nice yiğit kadın ve erkeklere tanık olduk. Onlar bizlere yalnızca kirlilikten arınmayı değil, doğruyu yaratmak gerektiğinin de zemini oldular.
Kimi ‘yaşamı uğrunda ölecek kadar çok seviyoruz’ diyerek, kimi ‘direnmenin yaşamak’ olduğunu söyleyip, sonuna kadar direnerek bedel vermiştir. Kimi yiğitlerde ‘bunlara layık olmak gerek, bunca kirliliğe, ateşin arındırıcılığıyla cevap vermek gerek’ diyerek bedenlerini ateş topuna çevirmiş, küllerini tarihe miras bırakmışlardır.
Diyarbakır 5 No’lu Zindanı Kürdistan tarihinde yeni, korkusuz bir dönemin filizlenmesini haberdar ederken, yine ihanet ve direniş çizgilerinin belirginleştiği yer olduğunu da göstermiştir. 12 Eylül 1980 darbesi öncesi başlayan tutuklama furyaları, darbe ile birlikte farklı bir aşamaya dönmüş, zindanlar, gözaltı mekanları, birer işkencehaneye dönüştürülmüştür. İşkence, taciz, ağır yaşam koşulları ve insan aklının almayacağı vahşi uygulamarla, ihaneti, kişiliksizleştirmeyi ve teslimiyeti amaçlayan ve bunu Diyarbakır 5 No’lu da Esat Oktay Yıldıran öncülüğünde gerçekleştirmek isteyen Kenan Evren ve hükümeti, tarihte hiç umulmayacak bir direnişle yüz yüze gelmişlerdir. Onca saldırıya rağmen konuşmayan ve inancında geri adım attırmayan devrimciler, direniş çizgisini belirlerken, tarihe kara leke diye geçenler ve halkın değerlerini satanlar da ihanet ve işbirlikçi çizgiyi belirlemiştir.
Kör hücrelere koyulan ve sistematik işkenceye tabi tutulan direnişçiler, yaşatılan tıkanıklığa karşı ön açıcı olmak gerektiğinin bilinciyle eylem arayışında olmuşlardır. Demirci Kawa’nın, sömürgecilerin kalesinde yaktığı meşaleyi, üç kibrit çöpüyle tekrar yakan ve tarihe Çağdaş Kawa olarak adını kazıyan Mazlum Doğan, 21 Mart 1982 yılında newrozlaşarak cevap vermiştir. Düşmanın bile içten içe hayran kaldığı Mazlum Doğan’ın yani Keko’nun şehadeti zindanda bulunan herkesin ve dışarda olanların üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Bu eylemi kendilerine direnişi büyütme çağrısı olarak esas alan Ferhat Kurtay , Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner yoldaşlar, direnişi sahiplenme ve büyütme iradesini gösteren ve 5 No’lu zindanında büyük bir direnişçiliğin açığa çıkmasında öncü rolünü üstlenmişlerdir. Saldırılar ve işkencelere rağmen 33. Koğuşta komün yaşamı, sorumluluk belirleme gibi devrimci yaşam ölçülerini yaşatanlar ve emek verenler yine dörtler olmuştur. Ferhat Kurtay arkadaşın ağırlığı, doğalında bir örgütlülüğün oluşmasına da zemin sunmuştur. Bu süreçte yaşananlar ve Mazlum Doğan’ın eylemi her dört arkadaşı derinden etkilemiş ve bir yoğunlaşmaya sevk etmiştir. Bilinçli ve örgütlü yine derin bir gizlilikle Mayıs’ın 18’ine, büyük komutan Haki Karer yoldaşın şehadetine denk getirilen eylem, direnmenin birlikteliğine vurgu olmuştur. Yapılan eylem için bırakılan notta ‘Bu eylem, mutlaka halka ulaştırılmalı. Eylem, Mazlum arkadaşın eyleminin devamıdır. Bizler Mazlum’un ardıllarıyız, eylem doğru anlaşılmalı. İhanet, teslimiyet ve baskılara karşı konulan bir eylemdir’ diyerek, amaçlarını belirtmiş ve bedenlerini ateşe vermişlerdir. Alev topuna dönen bedenlerine su dökenleri ‘Ateşi söndürmeyin, bu bir eylemdir, ateşi harılandırın’ diyerek eyleme çağıran Ferhat Kurtay, o an bile direnmekten vazgeçmemenin ifadesi olmuştur. O gece Mahmut Zengin, Eşref Anyık ve Necmi Öner şehadete erişirken, Ferhat Kurtay henüz yaşamaktadır. Nitekim iki gün sonra oda şehit düşmüştür. Dörtler’in şehadeti başta ölüm oruçlarına gidilmesinin de yolunu açarken diğer taraftan şehadet biçimleri ve duruşları teslimiyet, itirafçılığı büyük oranda engellemiştir.
Bugünde sürmekte olan zindan direnişçiliğinin ölçüleri işte böyle zorlu bir mücadelenin sonucu biçim almış, zindan direnişçiliği birçok sürece yön verme rolünü üstlendiği gibi birçok değişime de neden olmuştur. Dörtlerin eylemsellikleri, Zülküf Gezen yoldaşa kadar direnmenin ne denli sonsuz olduğunun da ifadesidir. Direnmeden yaşamın olmayacağını öğretenler, yaşamı hakkıyla sonsuzlaştıranlardır. Bu yönüyle yaşama yaklaşım, faşizmin yenilgisinin kesinliği olduğu gibi, müthiş çıkışlarında gerekçesi olmaktadır.
Feride Arjin/PAJK Online