HABER MERKEZİ –
“Amaçtan kopuk, kendini merkeze alan her bilme hali, tehlikeli bir cehaleti içerisinde barındırır.”
“TC faşist diktatörlüğü tüm gücüyle Kürdistan özgürlük mücadelesine karşı kesintisiz bir “soykırım” konseptini devreye koymuş durumdadır. TC belki de şu zaman aralığında tek taraflı son NATO ayrıcalıklarından yararlanıyor Kürdistan’da. Zira arka arkaya Heftenin’de ve Garê’de Kürdistan özgürlük fedailerinden yediği darbeler NATO’daki imajını yerle bir etti. Karabağ fetihi coşkusu ve propogandasıyla Heftenin ve Garê’de on misli teknik ve özel askeri güçlerle yürüttüğü işgal tam bir fiyasko ile sonuçlandı.
ABD-İsrail ve İran denkleminde ordusunun gücünü abartarak pazarlayan TC, tarihinin en büyük darbelerinden birini yedi. Garê hezimeti yakın gelecekte Ortadoğu’da TC ve işbirlikçilerine oldukça ağır faturalar çıkaracaktır. Bu tarihi yenilgi sosyal, siyasal ve askeri sonuçların yanısıra jeopolitik ve jeostratejik handikaplar da yaratacaktır. Oldukça despotik bir rejim karakteri taşıyan TC ve KDP yönetimleri 21. Yüzyıl Ortadoğu dünyasında yönetim bazında aşınmalar ve aşılmalar yaşayacaklardır. Yönetimsel krizler iç bölünmelerini daha da tetikleyecek. Faşist zalimleri ve kurban edilmek istenen bir halkın varoluş mücadelesini veren fedailiği aynılaştıran KDP sorunlu zihniyeti bu açık düşman pozisyonundan kendisini acilen kurtaramasa hali yamandır.
ABD Ortadoğu ekseninde yeni politik manevralarını ve yönetimsel modelini Irak ve Mısır üzerinden şekillendirecek. Kontrollü alan denetimi giderek dev bir savunma gücünü de Ortadoğu’ya taşıyacaktır. Bu gücün temel üstlenme alanı Kürdistan’dır. Yakın gelecekte Rojava’yı da kapsayan bir NATO genişlemesi sürpriz sayılmamalıdır. TC bunu görüyor ve tüm gücüyle bu olasılığı ortadan kaldırmak istiyor. IŞİD ve TC karşısında yenilmez bir destansı direniş yaratan PKK öncülüğündeki Kürt fedaileri uluslararası güvencelere tabi bir Kürdistan statüsü için tarihin en büyük fırsatını yaratmış durumdadırlar.
KDP’ yi yöneten dar klik değişen dünya konjonktürünü iyi okuyamıyor. Kürt ulusal birliğine gelmeyen ve ortak ulusal öz savunmadan kaçınan KDP’nin Ortadoğu’daki geleceği büyük tehlikededir. Yeni süreçte Ortadoğu’daki reel değişim dinamiğini içselleştirmeyen işbirlikçi yapılar meşruiyet krizleri ile bir bir devrilecekler. Jerontokrasiyi esas alan köhneleşmiş bürokratik kastlar için çanlar acı acı çalıyor. Yozlaşmış otoriter rejimleri aşacak yol ve yöntemlerin oluşması çok zaman almayacaktır. TC ve mevcut KDP yönetimleri başta olmak üzere benzer tüm yapılar için Ortadoğu’da bir meşruiyet krizi kapıdadır.
Sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel eşitsizliklerin yarattığı derin toplumsal yarıklar Ortadoğu özgününde demokratik devrimlere yol açacak deprem fay hatlarını aktifleştireceğe benziyor. Kürdistan Özgürlük mücadelesi işte böylesi bir süreçte Kürt halkı başta olmak üzere tüm halklara yeni demokratik fırsatlar döngüsü yaratıyor.
TC, NATO’nun jandarması sıfatıyla, ve NATO adına Kürdistan özgürlük fedaileri karşısında son 30 yılda birçok savaşı kaybetti. Bu asimetrik savaşlara karşın yaşanılan yenilginin boyutları TC’nin ve sürü psikolojisi etkisiyle hareket eden tebaasının sandığının çok çok üstündedir. Şu tablo bile bu bariz yenilgi için çok önemli veriler sunmaktadır:
1991 Süpürge
1992 Sızma
1995 Çelik
1996 Atmaca Tokat
1997 Balyoz
1998 Murat
1999 Sandviç
2007 Sınır ötesi
2008 Güneş Harekatı
2015 Firat kalkani
2015 Şah Fırat
2016 Fırat Kalkanı
2018 Zeytin Dalı
2019 Pençe Harekât
2021 Kartal pencesi
Hala TC’den mucize ve zafer bekleyenler için PKK’nin asırlık devrim çınarı Duran Kalkan’ın da ifade ettiği gibi “Geçmiş olsun.” PKK karşısında yenilgi üstüne yenilgi yaşayan TC’nin NATO’daki geleceği de sallantıdadır. AB çevreleri çok ciddi olarak TC’nin NATO dışında kalması gerektiğini tartışıyorlar. PKK öncülüğünde dünyada rüştünü ispat eden Kürt halkı ise sahip olduğu Apocu paradigma sayesinde yeni bir çekim merkezi olarak kendisine büyük manevra alan kazanıyor.
TC, Garê’de yaşadığı büyük yenilgisinin faturasını Kürt halkına ve önderlerine çıkarmak için pusuda bekliyor. S’S’nin intikam naraları ve tehditleri bu kötücül amacı açık bir şekilde gösteriyor. Bu barbarca tehditler karşısında Kürt halkının toplumsal öz savunması Önderlik, Başkanlık Konseyi ve Gerillayı kapsayacak boyutlara mutlaka ulaşmalıdır. Bunun pratik sorumluluğu ve örgütlülüğünü sağlamak Kürt halkının boynunun borcudur.
Siz bakmayın özel savaş trollerine onlar Apocu direniş ruhuna olan inancı kırma derdindeler. Garê zaferinin gölgesi bile bu unsurları boğacak azamettedir. Yeni tehlikeler ve fırsatlar denkleminde NATO’nun genişleme stratejisine birde Garé direnişinin yarattığı geniş perspektiften bakalım.”
Serdem Amed