HABER MERKEZİ – Çekdar Serhed’in, 25 Ağustos günü Bingöl’ün Kanireş (Karlıova) ilçesine bağlı Saxnê köyü yakınlarında Özgürlük Gerillarının, düşmanın gizli bir birliğini denetime alıp gerçekleştirdiği eylemde 5 düşman askerinin öldürüldüğü, 3 düşman askerinin de yaralandığını, yaşanan bu çatışmada da kahramanca savaşarak şehadete ulaşan Şehit Adıl Hawar anısına kaleme aldığı yazısı.
Kod Adı: Adıl Hawar Adı Soyadı: Aykut Özkur Doğum Yeri: Muş Anne – Baba Adı: Kıymet – Atik Şehadet Tarihi ve Yeri: 25 Ağustos 2018 / Bingöl |
Yoldaşın gülüşünden doğmak
Bir Ağustos gecesinin karanlığında, bir ayrılık haberi, dağların derinliklerinden yankılanırken, sessizliğin her zerresi yüreğime saplanır. Bilirim ki, bu sessiz günler doğrudan ayrılıkla ilişkilidir; ama ayrılığın ne zaman başladığını ne zaman son bulacağını hiç kimse bilemez. Mevsimlerden yaz, aylardan Ağustos … ve ben, zamanın bu karmaşık oyununda kendimi bulmaya çalışıyorum.
Yağmur, gökyüzünden yeryüzüne düşerken, yalnızca toprağı değil, ruhumun derinliklerini de ıslatır. O anda, bir şeyin farkına varırım: Yağmur ne toprakla ne de gökyüzüyle ilgili değildir; her damla, bana özlemlerimi, kayıplarımı, bir yoldaşın adını hatırlatır. Şimşekler çakarken, her patlamada içimde bir şey sarsılır, bir acı derinleşir. Belki de o, bu dünyadan çoktan ayrılmış olan bir gerillanın adıdır. Her patlama, bir çağrı gibidir, bir uyanış. İçimde yazın yakıcı sıcağında kavrulmuş duygularla yeniden doğarım.
O gidiş, benliğimin bir parçasının kaybolması değildir; aksine, bir bütün olarak yeniden doğuşumun başlangıcıdır. Yoldaşımın, yüce bir amaç uğruna yitip gidişi, bana hayatın her yönüyle daha derin bir bağ kurmayı öğretir. Onun bedenindeki her yara, halkımın, bu toprakların, bu mücadelenin yarasıdır. O, düşerken bir halkın umutlarını omuzlarında taşımıştı. Bu yüzden, onun gidişiyle kaybolan bir şey yoktu; aksine, kaybolan şeylerin içindeki en büyük ışık doğdu. O, bir bedeni terk etti, ama bu topraklarda, bu dağlarda bıraktığı her iz, bir direnişin izidir. Bu izler, yalnızca yüreklerde değil, kararlılıkta da yankı bulur.
O zaman fark ederim, gerçek kayıplar aslında hiç yaşanmaz; bir varlık, bir hedef uğruna yola çıkmışsa, gidişi geride bıraktıklarından çok daha büyük bir dönüşüme sebep olur. Şehid Adil, toprağa düşerken, ben de yeniden doğdum. Ne bir kayıp ne de bir acı; bir miras bırakılır insana. Miras, sadece geriye bırakılan değil, aynı zamanda her an her düşüncede yeniden yaratılan bir şeydir. O gidiş, bir gerçeği doğurur: İnsan, ancak özgürlük mücadelesiyle anlam kazanır. Ve bu mücadelenin gerçeği, sadece o yoldaşımın değil, her birimizin varoluşunun temelini oluşturur.
Bir zamanlar, bir yağmurun altında, onun gülüşünün yankılarını aramıştım. O gülüş, bir yoldaşın, bir halkın umudunu taşır. O gülüş, her zaman yol alacağı yeni toprakları, yeni dağları, yeni gökyüzünü hayal eden bir gerillanın gülüşüdür. Ama ne zaman ki o gülüş son buldu, içimde bir şeyin eksildiğini hissettim. Fakat eksik olan, aslında benden bir parça değildi; o gülüş, bana her zaman yolu gösterecek olan bir pusulaydı. Onun gidişi, o gülüşün kaybolması değil, o gülüşün daha büyük bir çağrının parçası haline gelmesiydi. Şimdi her adımımda, onun gülüşünü, her özlemimde onun bakışlarını taşıyorum. Çünkü o gidiş, yalnızca bedensel bir ayrılık değil, ruhsal bir bağın güçlenmesidir.
Zaman ne kadar karanlık olursa olsun, ben onun gülüşünden aldığım ışıkla yola çıkıyorum. Her adımda, her adımın getirdiği hüzünle büyüyorum. Öyle ya, gerçek özgürlük, kaybetmenin ardından kazanılan bir şeydir. O kaybettiğim yoldaşım yokluğu, içimde her zamankinden daha güçlü bir varlık olarak yükselir. Artık, yoldaşlarımın kaybını değil, onların bıraktığı mirası görüyorum. O miras, bu toprakların direnişiyle birleşir ve her bir adımda daha da büyür.
Mevsimlerden yaz, aylardan ağustos
Onun gidişiyle kaybolan bir şey yoktu, çünkü kaybolan her şey bir başka biçimde yeniden doğmuştu. Yoldaşımın, halkımın, ülkemin kaybolan parçaları, şimdi içimde yankı buluyor. Her gözyaşı, her damla yağmur, bir adım daha ileriye gitme kararlılığının ifadesidir.
Çünkü bu topraklar, bu dağlar, bu yoldaşlık, yalnızca geçmişin değil, geleceğin de mücadelesidir. Geriye bakarken kaybettiğimizin değil, kazandığımızın izlerini görüyorum. Ve bu izler, her adımda bir araya gelerek, bu halkın özgür yarınlarını inşa etmeye devam ediyor. Gülüşlerin, özlemlerin, umutların peşinden gitmek, sadece bir gidiş değil, bir dönüş yoludur.