BEHDİNAN
1993, savaşın zirve yaptığı yıldı. Kürdistan’ın sarp ve yalçın dağları her gün silah sesleriyle yankılanıyor, gerilla Türk Ordusu karşısında romanlara konu olacak destansı bir direniş sergiliyordu. Türk Ordusu PKK’nin alan savunması stratejisi karşısında büyük bir şok yaşamış, gerillayı halktan yalıtmak, lojistik destek ve imkanlarını ortadan kaldırmak için yeni bir strateji devreye sokmuştu. Bu stratejinin adı kirli savaştı. Strateji gereği faili meçhul cinayetler işlenecek, köyler boşaltılacaktı. Strateji devreye konulduktan bir süre sonra binlerce köy yerle bir edildi, on binlerce PKK sempatizanı da faili meçhul cinayetlere kurban gitti.
YOKSUL AİLE ÇOCUĞUYDU
Kürdistan coğrafyasının adeta yangın yerine dönüştüğü o yıl, Hakkari’nin Çukurca ilçesinde yoksul bir ailenin çocuğu dağa çıktı. Adı Ramazan Yıldız’dı. Henüz 16 yaşındaydı, ama hiçbir şey onu özlem ve umutlarından alıkoymaya yetmemişti. Türk devletinin köyleri yakıp yıkmasına tanıklık eden, pek çok faili meçhul cinayet gören Yıldız’ın tek amacı, halkının özgürlük umutlarına cevap olabilmekti. Düşman baskıları her geçen gün Ramazan’ın öfkesini daha da büyütüyor, gençliğin dizginlenemez enerjisi özgürlük savaşçısı olabilmek için yüreğindeki özlemi daha da harlıyordu.
GERİLLANIN GÖZ BEBEĞİYDİ
Ramazan Yıldız PKK saflarına katıldıktan sonra Dilgeş kod ismini aldı. Yaşından dolayı ele avuca sığmıyordu. Tüm gerillaların adeta ilgi odağı olmuştu. Dilgeş, çok kısa bir sürede gerilla yaşamına uyum sağlayacak, yaşından hiç de beklenmeyecek büyük başarılara imza atacaktı. Gerillanın en stratejik yerleşim bölgesi olan Zagros’ta üç aylık askeri ve ideolojik eğitim aldı. Okul devresinin en gözde ve en başarılı öğrencileri arasındaydı. Eğitimini başarı ile tamamladıktan sonra arazisini çok iyi tanıdığı için Geliye Zap’a geçti. Geliye Zap, Botan ve Zağros’u birleştiren hattı. Stratejik önemi vardı.
AYAĞINI KAYBETTİ TEKRAR DAĞA ÇIKTI
1994 yılının sonbahar mevsimiydi. Yapraklar sararmış Geliye Zap’ı sonbaharın hüznü kaplamıştı. O yıl Dılgeş Türk ordusu ile girdiği bir çatışmada yaralandı. Sağ ayağı kaval kemiğinden koptu. Ancak hayata küsmedi. Bu durumu bir dezavantaj olarak görmedi. İradenin her koşul ve şartı yenebileceğini kanıtlamak istiyordu. Tedavi olduktan sonra Irak sahasında çalışmalar yürüttü. Üç yıl Irak sahasında kaldı. Üç yıl sonra tekrar dağa çıktı. Artık faaliyet yürüttüğü yer Avaşin’di. Bir gerilla için Avaşin’in apayrı bir yeri vardı. Zümrüt yeşili suları, rengin her tonunun birbiriyle dans ettiği doğasıyla her gerillanın görmek istediği bir yerdi. Dılgeş, Avaşin’de kurulan hastanede görevliydi. Yaralı arkadaşlarına yardım ediyor, yaralarını sarıyor, bir an önce iyileşmeleri için canla başla çalışıyordu.
7 ARKADAŞININ HAYATINI KURTARDI
Türk ordusu bir yıl sonra Avaşin’e kapsamlı bir operasyon düzenledi. Operasyon sırasında Dılgeş arkadaş hastanedeydi. Havadan ve karadan bombalanan, kimyasal silah kullanılan Avaşin operasyonu, tarihe Avaşin Katliamı olarak geçti. Dılgeş’in en yakınında yer alarak yıllarca ortak mücadele yürüten KCK üyesi Xeyri, o günü şöyle anlatıyor: “Avaşin’e 1997 yılında operasyon oldu. Avaşin’deki hastane de operasyondan etkilendi. Dılgeş arkadaş da hastanedeydi. Dılgeş arkadaş o ayağıyla 7 arkadaşı kurtarmıştı. Arkadaşları, düşmanın eline geçmemesi için iyi tanıdığı araziye sakladı. Dılgeş ve arkadaşları tam 15 gün aç susuz arazide kalmıştı. Sonra gelip arkadaşlara yetişti. Herkes umudunu yitirmişti. Ama o bir mucizeyi gerçekleştirerek tekrar arkadaşlara yetişti. Üstelik 7 arkadaşın hayatını kurtarmıştı.”
Zorlu dağ şartları Dılgeş’in ayağının iltihap bağlamasına yol açmış, bu yüzden tedavi için tekrar Irak sahasına geçmek zorunda kalmıştı. Altı yıl boyunca Irak sahasındaki çalışmalarda yer aldı. 2003 yılı gelip çattığında hayatının dönüm noktasına gelmişti. Bir karar vermesi gerekiyordu. Çünkü o yıl tasfiyeci çizgi, örgüt yaşamı ve çizgisiyle oynamak için harekete geçmişti. Tasfiyeci çizginin amacı sinsi ve netti. PKK dağdan koparılacak, ardından da Kürtlerin özgür iradesi tasfiye edilecek, böylece uluslar arası komplo amacına ulaşmış olacaktı.
Bir kez daha tedavi olmak için Zagros’tan Irak sahasına geçti. Uzun süre çalışmalar yürüttü. 2003 düşmanın en çok örgüt üzerinde oynadığı bir süreçte, örgütün yaşamı ve ölçüleri üzerinde oynadığı bir dönemde Dılgeş arkadaş, Apocu hareketin gaziliğine yakışır bir duruşla, mücadelenin en tahrip edilmek istenilen, PKK’nin kendisini var ettiği ve savunduğu dağ yaşamını tercih etti. Düşman PKK’yi dağdan koparmak istiyordu. Dılgeş arkadaşın kararı buna bir tepkiydi. Hareketin en zor sürecinde Başkan Apo’nun bir militanı olarak, Başkan Apo’nun gaziliğe biçtiği misyon gereği Dılgeş arkadaş da o misyonun içeriğini dolduracak bir duruşla 1 Haziran 2004 sürecinde HPG’ye katıldı.
Kendilerine “savaş kahramanı” diyenlerin dağları bırakıp Musul ve Süleymaniye’ye yerleştiği bir süreçte, Dılgeş arkadaş o sakat ayağına rağmen dağa gelip tasfiyeciliğe ve düşmana en büyük cevabı vermişti.
Bu süreçte Zap’ta yer aldı. Hakkâri alanında çalışmalar yürüttü, yönetim düzeyinde görevler aldı. Mücadelenin fizik ile değil de irade ve ruhla yürütüldüğünün sembolü oldu.
Çalışmaları sürdürürken, alanda çıkan bir çatışmada Hakkâri Geliye Zap’ta şehit düştü. Alanda o kadar etkili bir çalışma yürütmüştü ki düşman ilk önce onun ismini verdi. Çukurca sorumlusu hayatını kaybetti diye…
Dilgeş arkadaş, neredeyse çocuk yaşta gerilla oldu, aslında kişiliğindeki saflık, güzellikle PKKlileşerek hep bir çocuk saflığında kaldı. Ama çocuk yüreğinde bir isyancının dağ gibi yüreğini de taşıdı. Katılımından çocukluğuna kadar bir roman ahenginde yaşayan Dilgeş yoldaşımızın şahadeti, bizleri çok derinden etkilerken, onun gibi yiğit bir yoldaşa sahip olmanın gururunu da yaşadık. O’nun çizgisinde yürümek, O’nun gibi militanlaşmak, PKKlileşmek yoldaşlık ve devrimcilik borcumuzdur. Sözümüzü O’nun Gazi yoldaşları olarak yeniliyor, kararlılığımızı anısına sonuna kadar bağlı kalma temelinde belirtiyoruz.
Selam ve Saygılarımızla
Mücadele Arkadaşları