HABER MERKEZİ –
Demokrasi ve sosyalizm her şeyden önce ve herhangi bir sistemden daha fazla özgür vatan parçasını şart kılar
“Partimizin büyük gerçeklerinden birisi de böylesine bir yurtseverlik arayışı ve buluşunun sağlanmasıdır. Bin defa öldürülmüş, çiğnenmiş toprak parçamızda bu yurtseverlik duygusuyla ve doğru bir temelde bağlı olmaya götürmek görevimizdir. Bundan bir vatan yaratmak, orada yaşamayı esas almak ve bunu ulusal kurtuluşun temel çelişkisi olarak görmek, bütün savaşı bu temelde esas çelişkinin çözülmesine bağlı olarak geliştirmek gerekir. Halkı kendi öz kimliğine ulaştırmak, örgütlü çabasına ulaşabilmek, bunu doğru ele almak, doğru eyleme geçirmek, yurtseverlik özelliklerinin kilit taşlarından birisidir. Bu konuda ısrarlıyız. Ancak bunu kavrayıp bunun için savaşıma cesaret ettiğimizde insanlık ailesine açılabiliriz. Yurtseverliğe dayanmayan bir insanlık anlayışı kozmopolitizmdir ve sonsuz umutsuzluktur. İnsanımızla en büyük ve tehlikeli bir tarzda oynamadır. İnsanlıkla sıradan bağımız varsa, kendimize sıradan saygımız varsa, bu konudaki çabalarımız bu biçimde özlü bir tarzda kendini kabul ettirdiğinde, bunun uğruna savaşma ancak anlam bulabilir. Biz bütün insanlarımızı bu doğrultuya çekmedikçe, ölüm pahasına onları bu topraklarda tutmadıkça ve savaşımı sonuna kadar bu temelde kabul ettirmedikçe asla görevlerimizin başarısından bahsedemeyeceğimiz gibi, demokrasi ve sosyalist kurtuluş kavramlarını kirletmekten başka hiçbir şey yapamamış oluruz. Demokrasi ve sosyalizm her şeyden önce ve herhangi bir sistemden daha fazla özgür vatan parçasını şart kılar. Vatansızlığı katmerli yaşayanların, demokrasi ve sosyalizmi ağızlarına almaları en alçakça suçlardan ve caniliklerden birisidir. Eğer bugün Türkiye halkının doğru yurtseverliği bile geliştirilmek isteniliyorsa, Kürdistan yurtseverliğini kabul etmekten başka bir seçenek yoktur.
Günümüz ölçüleri içinde Kürdistan yurtseverliği kadar enternasyonalizme hizmet edecek bir yurtseverlik yoktur
Türkiye’de yurtseverlik, burjuva milliyetçiliği elinde tanınmaz hale getirilmiştir. Türk milliyetçiliği, yurtseverliğe ihaneti başta Türk halkı olmak üzere, en şoven duyguları körükleyerek, bunu halkımıza da bulaştırarak, çok geniş kesimleri suç ortaklığına çekerek, büyük bir yalanı propagandayla gerçekleştirmiş gibi göstermekte ve beyinleri yıkamaktadır. Doğru olmayan bir vatanseverlik anlayışına sahip olan Türk halkı, kendi emekleri üzerine kurulan büyük bir sömürüye, dünyada hiçbir halkın yaşam adına tanık olmadığı bir sermaye sömürüsüne tanık olmaktadır. Buna karşı en aciz bir tutum sergilemekte, sıradan şikayetler yapılmadığı gibi, tepkisiz, edilgen, ölü bir durum yaşanmaktadır. Böylesine bir durumu olan bir halkta da tutarlı bir yurtseverliğin gelişmeyeceği, dolayısıyla demokrasiye ve sosyalizme ulaşamayacağı açıktır. O halde bizim büyük yurtseverlik hareketimiz başta Türk halkının da yurtseverlik hareketi ve onun demokrasi ve sosyalizm kavgasına en büyük destektir. Giderek tüm bölge halklarının ve insanlığın kazanımlarına katkıda bulunacak bir harekettir. Günümüz ölçüleri içinde Kürdistan yurtseverliği kadar enternasyonalizme hizmet edecek bir yurtseverlik yoktur. O halde böyle bir yurtseverliğe ulaşmak, bütün demokratik ve sosyalist amaçlarımıza ulaşmaktır. Bunu insanlık ailesine yapabileceğimiz en değerli bir katkı olarak görmek, tartışma götürmez bir biçimde önümüzde durmaktadır. Partimiz çok büyük çabalarla bu halkayı yakalamıştır. Yurtseverlik duygularını kanla yüreklere kazımıştır. Kürdistan ülkesinde insanların doğru ve namuslu savaşıp yaşamalarının nasıl mümkün olacağını göstermiştir. Yaşamak için önce savaşmak gerekir. Savaşmadan yaşamanın mümkün olmadığını Parti öğretmektedir. Bu büyük bir bilimdir. Bir sürü gibi sürüklenme ile yaşam olmaz. Yaşama sürüklenme psikolojisiyle yaklaşan, en büyük alçaktır. Böylesine tarihi temelleri ve son derece güncel somut durumu olan bir ülkede, namussuzca bir yaşam sürdürülmek istendiğinde, buna en büyük tepkiyi göstermek insan olmamızın temel şartıdır. Dolayısıyla ülkeye yöneldiğimizde, yurtseverlik anlayışımızın bu biçimde gelişmesi gerekir. Bu salt bir duygusallık da değil, bütün insani gelişmenin doğrultusuna ulaşmanın en doğru bilimsel yoludur da. Belli ki, insanlarımızı bu anlamda suç üstü yakalayacağız, o zaman yakasından tutacağız, “Önce savaş, sonra yaşa, savaşmayana yaşam yoktur” diyeceğiz. Yoksa aile kurmak da dahil, yemek-içmek dahil, toprak, ev-bark yoktur. “Savaşımın çeşitli biçimleri vardır, öyleyse yaşayacaksınız. Namus diyorsunuz, onur diyorsunuz, hakkım-hukukum diyorsunuz, öyleyse önce vatanseverlik hakkı, önce vatanı savunma” diyeceğiz. Bu çok önemli bir ilkedir. Bunu kitleye yansıttığımızda ve doğru bir şekilde bunu gerçekleştirdiğimizde, bilelim ki en büyük gelişmelerin temelini atmışız. Bu görevlerin üstünden atlayarak, yerel bölgecilik ve kabilecilikle boğuşur hale gelmeyelim. İlkeler vardır, görevler vardır. Bunlarla oynanmaz, gerekleri mutlaka yerine getirilir. Oynanmayacak ve mutlaka gerekleri yerine getirilecek temel yaşam ilkemiz budur. Kim bunu ciddiye almayacak? Almayanlar kendilerini nasıl savunacaklar? Bu biçimde bütün Kürdistanlılar’a gidilse, bu gerçekler haykırılsa çok az kişi bu muhtevaya karşı koyacaktır. Aynı zamanda çok az kişi, elinde olduğu halde, feda edeceği bir şeyi olmadığını söyler.
Büyük yurtseverlik kavgasının içindeyiz
Büyük davalar tüm mensuplarını şiddetle çeker ve eğer bu davalar onların varlık-yokluk sorunu ve her şeyleri ise, bu insanları göklere kadar kaldırır. Yeter ki öncüleri onu sağlam götürsünler. Bugün böyle bir tarihi dönemdeyiz. Büyük yurtseverlik kavgasının içindeyiz, insanlık tarihi kadar eski, insanlığın en çok unutulduğu bir ülkede, büyük bir insanlık kavgasını yurtseverlik temelinde geliştirmekteyiz. Bunun mensubu olmak bile başlı başına bir büyüklüğün yaşanması demektir. Bu yüce ülküyle yola çıkmak en büyük düşman ordusunu manen çökertir. Nitekim pratiğimiz bu durumu çok iyi kanıtlamaktadır. Bununla dopdolu yaşayan bir militanımız hangi halk topluluğu içine, köy ve kentte girerse girsin, kendisini biraz sağlam yansıttığında, çekim kaynağı, sevgi kaynağı, düşünce yayıcısı olacaktır. Çok iyi kanıtlanan diğer bir özelliğimiz de budur. Gittiğiniz yerlere biraz tarihi anlatın, biraz toprağın özelliklerini, dağları anlatın, onların neye muhtaç olduğunu, onların kurtuluşu için nelerin verilmesi gerektiğini ve bir de onun nasıl yapılacağını öğretin, sizinle yoldaş olmayacak çok az kişi kalacaktır. Bu görevler yerine getirilmediğinden, roller oynanmadığından, bu görevlere gereken büyüklük atfedilerek gerekleri yaşanmadığından darbe yedik ve fazla gelişme yaşanmadı. Büyük yurtseverlik militanda temsil edilemediği için bugün rahatsızlıklar ve endişeler vardır, arzulanan başarıya ulaşmama var. Büyük bir yurtseverlik yaşandığı oranda bu görevler gerçekleştirilebilir. Bu yaşandığında görülmemiş biçimde gelişme olmaktadır.
Eksiklikler bol tartışılarak değil, gerekleri yerine getirildiğinde giderilir
O halde vatan toprakları üzerinde yürürken, bunun büyük bir şans olduğunu size söylerken, çok değerli gerçeklerimizden bahsediyoruz. Bu konuda yetkili ve sorumlu olarak yola çıkarken, bunun büyük inançlı militanlara yaraşır bir anlayış olduğunu söylüyoruz. Bırakalım güncel yüz kızartıcı, inkârcı, utanılası her türlü anlayış ve yaklaşımlı yaşamı; bunlar bin defa ölmüşlerdir. Bize gerekli olan böylesine sağlam bir öz ve onu yakalama savaşıdır. Bu, büyük yurtseverlik ruhunun oluşumu ve bizde mutlak hakimiyetinin kurulmasıdır. Bu temelde kendinizi güçlendirin. Yalnız gereklerini yerine getirin. Bundan sonra şu veya bu nedenden ötürü başarısızlık ortaya çıkmayacaktır. Böylesine bir büyüklüğü yaşamak, diğer büyüklüklere ulaşmanın da merkezidir. Eksiklikler bol tartışılarak değil, gerekleri yerine getirildiğinde giderilir. Büyük yurtseverlik noksanlığımız giderilir, dört başı mamur bir biçimde buna ulaşılırsa, bu kişilikte de ifadesini bulur. Büyük eksiklik giderilerek büyük kişilikler ortaya çıkar. İsterseniz bunu gerilla savaşına yansıtın, isterseniz halk kurtuluş cephesine, sanata, günlük, yoldaşça yaşama yansıtın. Nereye yansıtırsanız yansıtın, göreceksiniz ki çözümleyicisiniz, geliştiricisiniz; umut dolu, coşku dolu birisiniz. Buna ekmek, su kadar muhtacız. Büyük yurtseverlik görevimizin anlamlı dönemi içindeyiz, bunun için de şanslıyız. Fakat halkımız alabildiğine zorla bu duygunun, bu savaşımın uzağına düşürülmüştür. Biz ona bu özü yansıtacağız ve sindirteceğiz. Bu temelde ayağa kaldıracağız. Ve göreceğiz ki, böylesine büyük bir yurtseverlik hareketi tarihin canlanışıdır, insani yeteneklerin tekrar daha güçlü bir biçimde kazanılışıdır. Saygıdır, sevgidir. Bizde de kendisini kat be kat yeniden bulma ve güçlendirmedir. Bundan daha fazla ihtiyaç duyacağımız bir şey var mıdır? O halde yurteverlik görevlerimize Partimizin, şehitlerimizin gerçekliğinde çok açıkça ispatlandığı gibi sahip çıkacağız.
Mesele insanlığın özünü yakalamaktır
Şehitlerimiz bu konuda çok az umut olduğu, yüreklerinden başka, bilinçlerinden başka bir şeyleri olmadığı bir dönemde bile, büyük zulüm, ihanet ve inkâr ordularına karşı çıkıp, bir parça özgür vatan için ölmesini bildiler. Bu büyük ve tartışılmaz bir kanıttır. Onların yaşamı bir çağrıdır, emirdir, komutadır. Biz onların sürdürücüsüyüz, gözümüzü kırpmadan, gece-gündüz onlar için çalışacağız ve yaşayacağız. Başka ihtiyacımız, meşgalemiz olamaz. Bu büyük bir hakikattır. Ülkemizin koşullarında, tarihimizin içinde ve bugünde bundan daha büyük bir hakikat, esaslı bir çağrı, bir emir asla söz konusu olamaz. O halde bütün yönleriyle, muhtevasıyla çağrıyı ve emri esas alalım. Tüm yaşamımıza bunu egemen kılalım. Öncü bunu yaptığı oranda, gereklerini yerine getirdiği oranda halkı da ayağa kaldırmış demektir. Bu çağrıya tam karşılık veren bir halk da kendi özgürlüğü konusunda başarı için en temel olanı sağlamış demektir. Bundan daha değerli bir kalkış, bundan anlamlı bir savaş, yine bu temele dayalı olarak bundan daha fazla saygı gösterilecek bir yaşamı düşünemiyoruz. Kimse fazlasını istemesin. Bunun sizi sarması gerekir, bu temelde yaşamanız gerekmektedir.
Eğitime yaklaşımda şu milliyet, bu milliyet farkı yoktur. Şu kültür, şu bölge, şu lehçe farkı yoktur. Bunun ağza bile alınmaması gerekir. Dikkat ederseniz, ben bunları ağzıma almadım. Bunun alınması suçtur. “Ben Zaza”, “ben Kurmanc” denilemez, burada büyük toprak sevgisi vardır. Dil veya lehçe farklılığı önemli değildir. Biz burada Türkçe konuşuyoruz. En ufacık bir rahatsızlık duyuyor muyuz? Arapça da konuşulur, Farsça da konuşulur. Bu fazla önemli değildir. Mesele, burada insanlığın özünü yakalamaktır. Ama burada Kürtlük de olmalıdır. Kürt halkının yiğit bir halk olduğunu görmek gerekir, bunun hakkını vermek gerekir. Gelişebilirsiniz, hepinizin dürüst ve kararlı olduğuna inanıyoruz. Mantığınızın da çalışması gerekir. Size doğru yaşam ilkelerinin hakim olması fazla zor olmamalı.
İnsanlık ailesinin bu kadar baştan çıkarılışı, insanlıktan sapmadır
Biz çok açık konuşuyoruz. Sizlerin çok güçlü gelişmeleri sağlamanızın işten bile olmaması gerekir. Kendinizi dağıtmış, tıkatmışsınız ama ne için? O hayalleriniz, o putlarınız yıkılırsa çok şey kazanırsınız. Tutacaksanız sağlam tutun. Bir dağa yerleştiğinizde, bir tarih parçasına kulağınızı kabarttığınızda, hatta bir hayale girdiğinizde kendinizi son derece sağlam bir mevziye yerleşmiş olarak görmelisiniz. Bu konuda değerleri savunmayı, zaferi yaratmayı temel alacak ve ‘yaşam budur’ diyeceksiniz. Biz harabelerimizden hiçbir zaman bıkmamalıyız. Eski harabelere biraz ürküntüyle ama sürekli saygıyla yaklaştık. Bu bizi biraz yurtseverliğe götürdü. Öyle tarih parçaları var ki, öyle harabeler var ki, dünyaya bile nam salmıştır. Mezarlar vardır, buralarda bile bir şeyler hissetmek zor değildir. Çünkü bu mezarlara gömülenlerin yerine getirmediği birçok görevi vardır. Yanıltılmış, çarpıtılmış, acılar çekilmiş, ilginçlikler yaşanmıştır. Burada bütün değerleri görmek ve sevmek gerekir. Başka nasıl olunabilir ki? Yaşam budur. İsterseniz yaşam diye satın kendinizi, biraz daha satın, kendinizi kurtarın. Bu sosyalizmin satılması değil, büyük insanlığın satılmasıdır. TC’nin kendisinin büyük insanlığı sattırdığını biliyoruz. Bu bir gerçektir. Sapkınlık hareketidir. Sapkın bir mezhep de değil, insanlık aleminin en büyük sapmasıdır. Bizi daha da kötü saptırmıştır ama bu saptırmaya “dur” diyeceğiz. “Yeter bu kadar saptırma” diyeceğiz. Çılgınlık yapmayalım. İnsanlık ailesinin bu kadar baştan çıkarılışı, insanlıktan sapmadır. Bunları koymaya çalıştık. Partimiz budur, bu olduğu için de bu kadar insanı ayağa kaldırabiliyor. Fakat eksiklerimiz var, aşmamız gerekir. Tutkuları, belirtileri atın. Bunlar iyi değil. Bin yıllık lime lime olmuş ve hem de sömürgeciliğin, işgalin tanınmaz hale getirdiği elbiseleri atın. Partinin sağlam ve hiçbir sömürgeci silahın delemeyeceği, yırtamayacağı elbisesini giyin. Onunla yaşayın. Başka yaşam olamaz. Hepimiz birbirimizin kuyusunu kazalım, birbirimizi eğitmeyelim, köy köye, mezhep mezhebe, kardeş kardeşe her türlü kuralsızlık ve her türlü karanlıkları yapsın; ne anladık biz bu yaşamdan? Bu durumdan utanmak gerekir. Biz bu durumdan biraz utandık ve sıradan namuslu görevimizi yaptık. Öyle bizi büyük, ulaşılmaz da görmeyin. Biraz namuslu olmak yeterlidir. Hepinizin de namuslu olmaya ihtiyacı vardır. Onun için kendinizi bizde görmeyin, kendinizi adayın. Bizim de saygılı bakmamız için kendinizi namuslu adam durumuna getirin. Biraz çağrı yapıyoruz, dikkat edin, asıl bunu gerçekleştirecek olan sizlersiniz. Biz kendimizi yaşatmak için çalışıyoruz. Namuslu yaşamak çok önemlidir. ‘Sosyalist ülkeler neden bizi tanımıyor’ deniliyor. Bu kadar kendinizi düşürmüşsünüz, sizi ne diye tanısınlar? ‘Bu kadar işkence dayatılır mı,’ deniliyor. Siz hiç kendinizi müdafaa etmemişsiniz ki, elbette işkence de dayatılır ve sizi kimse tanımaz. Biz şimdi, ‘bu kadar geriyiz’ diyoruz. Elbetteki geriyiz ve buna sevinmeyeceğiz. Çünkü zamanında bizi ilerleten olmamıştır. Çok daha büyük gelişme yaşamamışsak nedeni budur. Dünya halklarından, insanlık tarihinden çok şeyler bekledik. Kapkaranlık, utanmaz insanlar yığını kimden saygı bekleyebilir? Bunun için erteleme yok, gözükara bir biçimde onurlu ve doğru yolda yürüme vardır. Parti size biraz duygu vermiştir. Bunu kötü kullanmayın, bununla oynamayın. İlgisizlerin, karanlık ortamda bu duruma düşenlerin buna bir izahı olabilir ama siz Parti ile oynayamazsınız.
Gençler doğruya en yakın olan kimselerdir
Doğru düşünme biçimi vardır, doğru ve namuslu yaşamanın imkânları verilmiştir. ‘Bu cana minnet’ diyeceksiniz. ‘Büyük şükran, büyük mutluluk’ diyeceksiniz ve böyle yaşayacaksınız. Bunlar anlaşılır şeylerdir. Genç olanlar bunları daha büyük coşkuyla kabul edebilir. Gençler doğruya en yakın olan kimselerdir. Fazla kire-pasa bulaşmamışlardır. O halde gençlik duygularınızın, tutkularınızın bu temelde ayaklanması gerekir, başka bir doğrultuda değil. Sapasağlam adamlar, çelik gibi adamlar böyle ortaya çıkarlar. Biz burada propagandanın gereklerini yerine getirmek için konuşmuyoruz. Temel, hayati, olmazsa olmaz kabilinden yaşamı zaptetmek için konuşuyoruz. Niye yine yanlışlık yapacaksınız, niye yine saplantı içinde olacaksınız, yine ‘düştük’ diyeceksiniz? Bu mümkün değildir. Dikkat edeceğiniz görevleriniz vardır. Dikkat edilirse kazanacağımız, kendimizin kurabileceği bir dünya söz konusudur. Başka dünyalar olamaz. Yanılgılardan arınmışız ve sağlam doğrultuda en kararlı yürümeyi gerçekleştiriyoruz. Partinin halkımıza dayattığı anlamlı yaşam yolu da budur. Siz de bunu gerçekleştirmek için varsınız ve başaracaksınız.”
Halklar Önderi Abdullah Öcalan’ın Mart 1988 tarihli çözümlemesi