HABER MERKEZİ-
Hasekili kadın Önderlik olmadan evinden dışarıya adımını bile atmıyor. Ve Yakup’la oğlu Bünyamin gibi o da başkalarına değil, Önderliğe inanıyor: “O tekrar gelecek ve birlikte özgürlüğe adımımızı atacağız” diyor.
NURETTİN DEMİRTAŞ YAZDI…
Haseki’de bir bilge kadın 1999’dan beri evinden dışarıya çıkmamıştır.
Keşke adını bilebilseydik. Öğrenmeye değer. 26 yılını evin içinde geçirmek için nasıl bir sabıra ve inanca sahip olmak gerekir? Zindan’da düşmanın elinde değil, evindedir. İstediği an çıkabilir ama yapmıyor.
Bu tavrı aldığında genceciktir, evlenmemiştir ve uluslararası komplo son bulup İmralı duvarları yıkılana dek tavrını sürdürme kararlılığındadır.
26 yıldır dışarıya çıkmadan; bir inanç, bir ibadet…
Haseki’de bir bilge kadın yaşıyor, evinde 26 yıldır dışarıya çıkmadan…
Ve biz onun bu tavrını bunca yıl sonra öğreniyoruz. Oysa onun bu tavrı, Hz. Muhammed’in ömründen daha fazla yaşamayacağını söyleyip o yaşa geldikten sonra canlı canlı mezara giren ermişin tavrıdır. Savaşta Peygamber’in dişinin kırıldığını öğrendiğinde kendi dişlerini çektiren Veysel Karani’nin tavrıdır. Komployu henüz başlangıcında hisseden Halit Oral yoldaşın tavrıdır. Bu tavır karşısında hürmetle eğiliyor ve çok geç öğrendiğimiz için özür diliyoruz.
Onun sergilediği büyüklüğün bir yönü de bunu dünyaya duyurma çabasına bile girmemiş olmasıdır.
Hiçbir yere gitmeden, durduğu yerde ve herkesten habersiz eylemini yapıyor. Sadece bir eylem değil, bir inançtır, bir ibadettir, yaşam tarzıdır geliştirdiği.
Yusuf’un yalnızlığını paylaşmak
İmralı koşullarını sürekli hissetmek için kendi evinde bir tutsak gibi yaşıyor.
Yusuf’un yalnızlığını paylaşmaktan başka amacı yok. Kimselerin haberi olmasa bile, birileri duyup duymamış, buna bakmadan, sadece inandığını yapıyor.
Günümüzde küçücük bir işi bile herkese göstermeden yapana az rastlanır. Bu bir yana, en değerli tutumda bile “emeğine sahip çıkmak” deyimi kullanılır. Bir şey yapmanın onaylanması, övünç kaynağı haline gelmesi, ondan bahsedilmesi, işin topluma taşırılması, sonuçlarının toplanması gibi hiçbir kaygı yok bu büyük ve sessiz eylemin sahibinde.
O sadece Yusuf’la aynı koşulları yaşamak, onu böyle hissetmek istiyor. O çıkmadıkça yaşamayı kendisine haram kılmış bu bilge kadın.
İmralı Dünyası’nı anlayanın inancı
Bu en sade, en saf inançtır. Böyle bir inanç İmralı dünyasını anlayanın inancıdır. O dünyanın bilgesi tüm insanlık adına ölüm çukurunda direniyor. Onun orada nasıl bir dünya yarattığını anlamak belki bizi bilgeliğe yaklaştırabilir. Anlamaya gücümüz ve ömrümüz yeter mi bilinmez ama gerçekten anlamak istiyorsak o bilge kadının inancına ve iradesine sahip olmak zorundayız.
Birçok kuyu hikayesi vardır. Yusuf’un kurtuluşu hepsinden daha etkilidir. Bünyamin ona inandığı için yaşamı kurtulmuştur.
Hasekili kadının inancı Bünyamin’in inancından büyüktür. Evinden bir gün, bir an olsun çıkmamıştır. Deli değil, aklı başındadır. Korkak değil, bilakis gösterdiği büyük irade ondaki cesaretin de kanıtıdır. Yusuf’u geri getirecek kadar büyük bir inanca sahiptir.
En zorlu duruş
Kürt’ün yurtseverliğinde bu inanç vardır. Bu potansiyel harekete geçsin diye nice canlar kendini feda etti. 26 yıldır evden çıkmayan bir insanın duruşu bu büyük fedailerin yıllara yayılmış en zorlu duruşudur. Tıpkı 14 Temmuz Büyük Ölüm Orucu eylemcilerinin gün gün, saat saat, dirhem dirhem erimelerine benziyor. Bunu bir eylem olarak değerlendirirsek, 26 yıldır değişmeden ve aralıksız süren ender bir eylemdir. Belki bunun kadar zor olmasa bile 26 yıldır siyahlar giyinen, saçını uzatmayan, evlenmeyen, sürekli olarak Önderlik için yapılan eylemlere katılan kadınlar vardır.
Buna benzer örnekler çoktur, çünkü en fazla kadınlar anlıyor İmralı’nın bir gününün bile ne demek olduğunu!
Düş ve inanç ışık hızını geçiyor
Dünyanın en zengin adamları uzaya uydular gönderiyor, para verip uzay gezileri düzenliyor ama hiçbir maddiyat ve teknik bu kadınların inancıyla boy ölçüşemiyor. Düş ve inanç ışık hızını rahatlıkla geçiyor. Zaman ve mekânı aşarak Çağdaş Yusuf’a yoldaş oluyorlar. Onun kendilerinden haberinin olup olmadığını bile sormadan, bunu bilmeden her an onunla yaşıyorlar.
Kürt kadınının kaşı yarılıyor faşistler tarafından; tıpkı savaşta Peygamberin dişinin kırılması gibi kutsaldır o yara. Bunu yapmaları şaşırtıcı değil, sadece yaralamak değil katletmek için can atıyorlar. Soykırımcıdırlar.
Fakat ne saldırılar ne tehditler geri adım attırmıyor; tüm mazlumlar gibi kazanacak olan bizleriz diyerek Mazlumların, Hakilerin yoldaşı olduklarını haykırıyor. Tarihe kalan budur, gerisi laf-ı güzaftır.
Özgürlük nişanesi Kadınlar özgürlük aşkını bu hallerle dile getiriyor.
Şimdi dönüp Hasekili kadının Yusuf aşkına sergilediği tutuma bir kez daha bakalım ve bu bilge kadının sadece bir gününü anlamaya çalışalım.
Sakin ve rahat olunacak zamanda değil
Dürüst olmak gerekir, yaşadığımız sorunlara, yürüyüşümüze, tarzımıza, hızımıza bakalım, gerçekten Yusuf’a mı kendimize mi sevdalı olduğumuzu bir kez daha sorgulayalım?
Sevgimiz zayıf olduğu için mütevazi olmayı elden bırakıyoruz, daha dün ne halde olduğumuzu unutup “ben” demeye başlıyoruz, cehennemi yaşarken kendimizi cennette sanıyor ve bu nedenle de biraz iş yaptık mı yeterli görüyoruz. Rahatlıyoruz. Bu dönemde böyle bir rahatlık tehlikelidir. Gaflet uykusunun diğer bir adı rahat olmak ve rahatı aramaktır.
15 Şubat’ın hemen ardından katıldığı toplantıda herkesi sakin olmaya davet eden kişiye karşı “böylesi bir zamanda sakin durmak alçaklıktır” deyip komplocu devletlerin konsolosluk binaları önünde bedenini ateşe veren yoldaşlar oldu. Sakin ve rahat olunacak zamanda değiliz. Bunu unutuyoruz.
Çünkü kuyu komplosuna bulaşanlar kulağımıza böyle fısıldıyor: “Sen Bünyamin’sin, Yakup’un küçük oğlusun, Yusuf’u unut, kendini düşün, işleri oluruna bırak, rahat ol!”
Önder Apo İmralı rehinesiyken halkı rahat olabilir mi? Önderliğimiz ölüm çukurundayken O’nu sevenler rahat olabilir mi?
Hasekili kadın Önderlik olmadan evinden dışarıya adımını bile atmıyor. Ve Yakup’la oğlu Bünyamin gibi o da başkalarına değil, Önderliğe inanıyor: “O tekrar gelecek ve birlikte özgürlüğe adımımızı atacağız” diyor.