HABER MERKEZİ – Kürdistanlı Öğrenci Kadınlar Birliği (JXK) ve Kürdistanlı Öğrenci Birliği (YXK) koronavirüsü tehdidine karşı bir açıklama yayınladı.
Açıklamada, virüsten daha da önemlisi toplumun bununla nasıl mücadele ettiği sorgulanırken, koronavirüsten her şeyden önce dayanışma ile kurtulunacağı belirtildi.
Açıklamanın tamamı şu şekildedir:
Dayanışma mı yoksa savaş mı?
‘Savaş ve Corona zamanlarında toplumsal ölüm.’
Kapitalist sistem şu anda gerçek ve çirkin tarafını gösteriyor
Dünyaya hızla yayılan ve özellikle bağışıklık yetersizliği olan veya yaşlılık çağındaki insanları etkileyen Corona virüsünün (COVID-19) patlak vermesinden bu yana, yoğun bir panik ve şaşkınlık dalgası yayıldı. Devletler, komşu ülkelerden bağımsız olarak kendi başlarına kararlar aldı ve kendilerini izole etti.
COVID-19 şu an dünya çapında genel bir konu haline geldi ve ağır merak uyandırması doğal
Yaklaşık 6.000 insan (son durum: Mart ortası) virüsten dolayı yaşamını yitirdi ve yanı sıra hastalığa yakalanan insan sayısı dünya çapında yaklaşık 150.000 kişiyi geçti. Aynı zamanda binlerce insan karantina altında ve hastalık hızlı bir şekilde yayılıyor. Ancak bizim için bu virüsten daha ölümcül görünen faktör, toplumun bu mevcut durumla nasıl başa çıktığıdır.
Görüntüler şok edici ve karışık
Marketlerdeki tuvalet kağıdı, un ve süt ürünleri için kavga eden insanlar şiddete de başvurmaya başladı. Günlerdir dünyanın her yerinden şoke edici görüntüler sosyal medya üzeri yayılıyor ve bununla beraber panik ve rekabet üretmeye devam ediyor.
Koruyucu maskeler, dezenfektanlar, diğer bakteri ve virüs önleyici maddeler için toplum bir yarışma içinde. Neredeyse dünya çapında tüm dezenfekte ürünlerine ait rafların haftalarca boş olması ayrıca yüksek talep nedeniyle fiyatların hızla yükselmesi şoke edici görüntüler yarattı. Buna ek olarak, insan bencilliği o kadar ileriye gidiyor ki, insanlar artık dezenfektan stoklarını hastanelerden çalıyor, kamu kurumlarındaki araçlar kişisel kullanım için yerinden sökülüyor. Bu yüzden hastalara ve muhtaçlara verilen sağlık desteği imkansız hale getirildi.
Virüs ayrıca başka bir ölüm aletini daha beraberinde getiriyor
Artan ırkçılık ve bununla beraber Asya halklarına saldırabilmek için koronavirüsü bir bahane olarak kullanılmaya başlandı. Sadece birkaç gün önce 45 yaşındaki bir Alman, Münih’te Çin kökenli bir kadına dezenfekte ilacı ile saldırdı, kadına “korona” diyerek bağırdı ve ardından kadını başını kesmekle tehdit etti.
Sosyal medya değerlendirmelerimiz ise şunu gösteriyor
Irkçılığın şu anda özellikle alay ve kasıtlı bir aşalayıcı ironi şeklinde yayıldığını ve Asyalıları damgalamaya ve dışlamaya çalıştığını gösteriyor. Ama Alman halkı bunu unutmamalı ki; daha birkaç hafta önce Hanau’da 9 genç bir Neoazi tarafından öldürülmüştü. Şimdi koronavirüsünden dolayı Alman halkının arasında görülen bu panik, benzer bir şekilde birkaç hafta önce görülmedi ve toplumsal olarak tahrik edilen ırkçı ajitasyonun ve kinin sonucu olarak korkunç bir cinayet patlak verdi ve genç insanlar hayattan koparıldı.
Kısa bir toplum analizi bize şunları gösterir
Kapitalizmin modern çağında insanlar toplumdan gittikçe daha fazla tecrit edilmiş hali yaşıyor. Agresif bir şekilde rekabet gelişiyor; empati, yardımlaşma, adalet ve eşitlik gibi özellikler yok oluyor. Kapitalizm donuklaştırıyor, insanları soğuk kılıyor ve hırs, savaş, sömürü, faşizm ve cinsiyetçiliğe teşvik ediyor.
Amaç bir acıyı farklı bir acı ile kıyaslamak değil ancak insanlığımızın şu andaki kabul edilemez davranışı ve mevcut olayların arkasındaki rekabet duygusunu incelemek lazım:
Her zaman olduğu gibi şu anda da insanlığın ‘ölüm’ kelimesinden sadece kişisel bir tehlike oluştuğunda aniden etkilendiği gözleniyor. Peki bu durumu nasıl değerlendirebiliriz? İçinde yaşadığımız bencil toplumu görebiliyor muyuz?
Kaynakları bol miktarda elde etmek, stoklamak ve ihtiyacı olan diğer insanların faydalanmasını bu şekilde imkansız hale getirmek ve aynı zamanda savaş gibi dünyadaki tüm insanlar tarafından üretilmiş acıları görmemezlikten gelmek, kapitalizmin bütün çirkinliğini ve vahşiliğini gösteriyor.
Neden insanlar bir hastalık sonucunda insanlar ölürken sesini yükseltir fakat insanlar insanları öldürdüğünde susar?
Ayrıca Avrupa devletleri ve siyasetçileri halen militarizmin gelişmesini teşvik ediyor, dünya çapında silah endüstrisini destekliyor, parlamentoda ırkçı düşüncelerini açıklıyor, savaşlar için mali, siyasi, ekonomik ve sosyal yardım sunuyor ve bununla beraber soykırımlara destek oluyor. Aynı zamanda siyasi şantaja dönüştürülen binlerce insan, halen Yunanistan ve Türkiye arasındaki sınırda bekletiliyor. Yunan halkının mültecilerin teknelerle kıyıya varmasını engellediğini, mültecilere linç girişiminde bulunmak için farklı ülkelerden yola çıkan ırkçıların saldırılarını ve sahil güvenliğin kasıtlı olarak suda boğulan insanların görmemezlikten gelmesini tekrar manşetlerden görüyoruz.
Pandemi dönemlerinde aynı zamanda insanların acımasız ve bencil zihniyeti yüzünden doğanın, hayatın ve geleceğin yok edilmesi ve ayrıca “iklim krizi” ve “iklimin korunması” gibi kelimelerin yabancı kelimeler haline gelmesi insanın cehaletini tekrardan gösterdi.
Mevcut pandemide yaratılan panik, modern kapitalizmin başka bir silahını daha gösteriyor
Medya…
Her saniye binlerce yanlış bilgi ve sayısız ispatlanmamış teori yayılıyor ve şimdi de akıllıca düşünülmüş satış stratejileriyle TV, gazeteler, sosyal medya ve radyolar “öde ya da öl” sloganına göre reklamlarla süsleniyor. Bu utanç verici strateji binlerce insanın virüse yenik düşmüş olmasına rağmen halen devam ediyor. İnsanları korkutan, tecrite teşvik eden ve büyük tüketime yol açan kitlesel bir psikoloji yaratılıyor. Bu özel savaşın sonucu nedir? Bunun sonucu psikolojik travma geçirilmesidir ve toplumun profesyonel etki yoluyla tamamen insanlıktan çıkarılmasıdır.
Ve bunu görebiliriz ki
İnsanlık önceki yaşadığımız felaketlerden öğrenmiyor ve kolektif hayatı sürdürmek, dayanışma içinde olmak ve demokratik modernite içinde yaşamak için stratejiler geliştiremiyor. Çünkü bunları engellemeye çalışıyoruz ve bu ana inhibitör adını bağırarak açığa vuruyoruz. Bunların sebebi kapitalizmdir!
Şunu da vurgulamak önemlidir
Virüs, insanlar arasında bir ayrım yapmaz, ancak kapitalizm bunu yapar. Zengin insanlar zaten maddi bollukları ile inşa edilmiş duvarların arkasında acil durumlarda ihtiyaçlarını karşılayabilirken, toplumun işçi kitlesi kendi sonunlarıyla yalnız bırakılıyor. Aynı zamanda hastaların sayısının artması ile beraber sağlık branşına aşırı yüklenilmesi bakım eksikliğine neden oluyor. Bunun sonucu ilaç endüstrisi kriz karşısında sesli bir şekilde gülüyor ve sağlık sektörü en üst düzeyde çıkarım üretmek için insanlık dışı yöntemler kullanıyor.
Her zaman olduğu gibi, kapitalizmin yükünü taşıyan işçilerdir. Bu yüke ek olarak, on binlerce ebeveyn bu gün okulları ve anaokulları kapatılmış olan çocuklarına bakmak zorunda kalıyor çünkü halk yerine şirketler için mali yardımı tartışmayı tercih ediyor.
Hırsız devletin bu kez izle-başa çıkma tekniği özellikle uluslararası kıyasladığımız zaman kendisinden yabancılaşmış bir toplumun resmini yaratıyor. Hala sosyal yaşam sürdürülen ülkelere bakarsak herkes bir araya geldiğinde toplum olarak neyi başarabileceğimize tanık oluruz. Özellikle gerici olduğu iddia edilen doğu ülkeleri, önlemler almak için hızlı ve demokratik bir şekilde halkla beraber harekete geçmeye başladı. Almanya’da ama halkın büyük kısmı ne adaletli hareket eden ne de halkın sağlığı için hiçbir şey yapmayan hükümete güvenmeyi tercih ediyor.
Ama şunu bilelim ve belirtelim: Aslında krizle başa çıkmak kolay olabilirdi. Ve bunun adı “dayanışma” dır.
Bu vesileyle geleceğe de bakmak isteriz
Koronavirüsün yayılmasını engellemek için bir çok ülke sınırlarını kapattı. Fakat geçmişte sınırlar kapatıldıktan sonra bu ülkelerin kapalı kaldıklarını da çok iyi biliyoruz. Özgürlüğe karşı büyük bir darbe ve faşizim için büyük bir zafer.
Mevcut durum bize düşünmek için çok şey veriyor ve bu nedenle şu anda büyük bir tüketim politikasını sürdüren bir toplumun bir savaşın sadece gözün köşesinden değilde, dünya çapında yayılması durumunda nasıl hareket edeceğini sormak önemlidir.
Dikkat çekmek istediğimiz başka bir soru da şudur
Mevcut durum son aşamaya ulaştığında hangi kapsamı alacaktır?
Kapkaççılık, cinayet ve komşuya zarar verme ve insanların kendilerini tamamen izole içine almalarını sizce göz önünde bulundurmamalı mıyız?
İnsanlar olarak başka hangi krize atlamak istiyoruz? Birbirimizi daha ne kadar kışkırtmaya ve izole etmeye devam etmek istiyoruz?
Devletin bizi getirdiği rekabete ve insan sömürüsüne karşı direnmeye hazır değil miyiz?
Şimdi dayanışma zamanı!
Çünkü her krizde dayanışma kazanır!
Sadece hastalık zamanlarında birlik bir toplumu oluşturmamız gerektiğini ve bu krizden herkesin etkilendiğini hissettirmeyelim. Görelim ki; hepimiz nasıl korona riski altındaysak, aynı zamanda hepimiz dünyadaki savaşların da riski içindeyiz ve komşularımızın acılarından etkilenmeliyiz.
Mevcut durum aynı zamanda siyasi çabalarımızın kısıtlanmamasını ve sosyal yaşamın devam etmesini gerektiriyor.
Birbirimize karşı empatik olalım, her zaman toplumdaki en zayıfları düşünelim ve komşularımıza ve yakındaki diğer muhtaç insanlara yardım edelim.
Kapitalizme ve rekabete birlikte baş kaldırabilelim ve şunu belirtelim ki; birlikte daha güçlüyüz.
Tüm hastalara acil şifalar diliyoruz. Ailelere ve mağdurların yakınlarına başsağlığı diliyoruz.
JXK (Kürdistanlı Öğrenci Kadınlar)
YXK (Kürdistanlı Öğrenci Birliği)