HABER MERKEZİ- Şehit Murat Botan (Behlül Güngen), direnişin kenti olan Şirnex’te yurtsever bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Dünyaya geldiği zaman diliminde Kürt halkı ve Önderliğine karşı geliştirilen komplo süreciydi. Büyük bir oyun sergileniyordu. Tüm zalimler bir olmuş Kürt halkını, Önderliğini ve Özgürlük Hareketini boğmak üzere sahneye çıkmışlardı. Amaç bitirmekti. Yüzyıllardır başaramadıklarını başarmak istiyorlardı. Ama unuttukları bir şey vardı: umudun tohumu bir defa yeşermişti, artık kimse engel olamazdı.
İşte o tohumlardan biri de şehit Murat arkadaştı. Şehit Murat’ın uçsuz bucaksız süren yolculuğu hem geçmişe hem de geleceğe ışık tutuyor. Özgürlük Hareketine olan tutkusu öyle büyük ve heybetli ki etkilenmemek mümkün değil. Özgürlük Hareketinin etkisinin çığ gibi büyüdüğü bir dönemde henüz genç yaşındayken katılım kararı almış, bu uğurda yola çıkmıştı. O hep dinlediği kahramanlık öykülerini ve kahramanları artık daha yakından tanımak istemiş bu temelde yüzünü mücadele saflarına vermişti.
Mücadele saflarında birçok alanda faaliyet yürüten Murat arkadaş, o süreçte Kobanê’de DAİŞ barbarlığına karşı yürütülen savaşa karşı kayıtsız kalmamış, Kobanê’ye geçmenin arayışına girmişti. Ertesi gün uygun bir yol üzerinden Murat arkadaşı Kobanê’ye gönderen abisi, sağlam ulaştığını teyit ettikten sonra bölgede yer alan arkadaşlara uğramış. Arkadaşlar abisine Murat arkadaştan haber alamıyoruz, eve gelmiş mi diye sormuş. Abisi önce arkadaşların şaka yaptığını zannetse de olayı anlaması çok uzun sürmemiş. Şehit Murat’ın kendisine verdiği notu arkadaşlara uzatıp, “Siz bu notu yazıp ‘Murat arkadaşı Kobanê’ye gönderin’ demişsiniz. Ben de belirttiğiniz biçimde arkadaşı gönderdim.” Notu alıp okuyan şehit Demhat Faraşîn sadece tebessüm etmekle kalmış, Murat arkadaşın savaşma tutkusuna hayran olmuştur.
Murat arkadaş Kobanê savaşı süresince elinden geleni yapmış, yaralandıktan sonra gördüğü tedavi sonrası tekrar savaşa dahil olmuştur. Umudun savaşında en önde yerini almış, nice değerli yoldaşının yanı başındaki şehadetleri onu daha da güçlendirmiş, insanlığın umudu olan Kobanê’de elde edilen zaferin bir parçası olmanın gururunu yaşamıştı. Murat arkadaş nerede savaş varsa oradaydı. Apoculuğun da temel özelliğidir bu. Apocular nerede zorluk varsa oraya gitmek ister. Çünkü herkesin yapamadığını yapmak ve başarmak için giderler.
SON NEFESİNE KADAR SAVAŞTI
Bakur’da öz savunma direniş süreci başlamıştı. Halkımız düşmanın imha ve inkarına karşın öz savunması temelinde kendini yönetme kararı almıştı. Düşmanın anladığı dil belliydi, savaş kaçınılmazdı. Sûr’da, Farqîn’de, Silvan’da, Rezan’da, Cizîra Botan, Nisêbîn, Gever, Şirnex ve daha birçok kentte öz savunma direnişleri başlamıştı. Murat arkadaşın bu gelişmeler karşısında kayıtsız kalması düşünülemezdi. İlk önce yönünü Sûr’a veren şehit Murat, Şirnex direnişinin başlaması ile her alanını karış karış tanıdığı Şirnex’e yüzünü çevirmişti. O artık tecrübe kazanmış, savaşmasını bilen yetkin bir arkadaştı. Yeteneklerini de üzerine kattığında vay düşmanın haline! Ki öyle de oldu. 13 günlük savaş sürecinde üstün bir irade ile düşmanın saldırılarına engel oldu. Düşmanın vahşeti gözler önündeydi. Lokman Birlik arkadaşın panzerlerin arkasında sürüklenen bedeni, bodrum vahşetleri, Cemile’nin buzdolabında saklanan o küçücük bedeni ile Taybet ananın cenazesinin sokak ortasında bırakılışını mı unutacaktı? Elbette hayır. Çünkü biliyordu ki unutmak ihanettir.
İşte o bilinçle savaştı son nefesine kadar. Hem de büyük kin ve öfkeyle. Düşmanın Şirnex’ın Bahçelievler mahallesine saldırısı yoğunlaşmıştı. Murat ve Mordem arkadaş, düşmana Bahçelievler mahallesine girmenin bedelini ağır ödetecekti. Mahalleye girişini bekledikleri düşmanı çembere almışlardı. Yaptıkları saldırıyla düşmanı hezimete uğratmış, geriye kalanlar ise geri kaçmıştı. Geri çekilmelerini değerlendiren her iki arkadaş, bir binayı patlayıcılarla döşeyip beklemeye koyuldu. Düşman kalabalık geliyordu ne de olsa. Üstlerinin ve onlara emir verenlerin umurunda değildi ölmeleri. Yeter ki Kürtler kazanmasın, ne gerekiyorsa yapılacaktı. Ki direniş savaşı sürecinde asker ve polisi dışında çeteleri de getirtmişlerdi.
Düşman tekrar mahalleye geliyordu. Murat arkadaş en öndeki öncüyü vuracağına artçıyı vurmayı yeğledi. Kanas silahıyla hedef aldığı artçı yere yığılmıştı. Korkudan ne yapacağını bilmeyen düşman önceden mayınlarla döşenen binaya girmişti. Tam da istedikleri gibi olmuştu. Her iki arkadaş düşmana hiç unutamayacağı bir ders vermişti.
DÜŞMAN CENAZEYİ HALA TESLİM ETMEDİ
Ölü ve yaralılarını almaya gelen düşmana da BKC ve Kanas silahıyla vurmaya devam eden Murat, arkadaşların “dur” talimatıyla durdu bir an. Hemen sonrasında toplanan düşmana BKC silahı ile saldırmış, onlarcasını yere yığmıştı. Bir nebze de olsa öfkesi dinen Murat, en sonunda geri çekilmişti. Bir mayının patlamaması nedeniyle bir arkadaşıyla beraber mayını tekrar bağlamak için gittikleri mahallede, düşmanın yoğun olduğu bir sokakta “mayını ben bağlayacağım” deyip gitti. Her ne kadar yoldaşı ısrar etse kendisi gitmişti. Mayını başarıyla bağlayan Murat, geri dönüp arkadaşıyla bir binaya girmek üzereyken düşmanın saldırısı sonucu arkadaşı ağır yaralanmıştı. Arkadaşını öyle bırakmak Apocuların kitabında yoktu. Ne olursa olsun arkadaşını alacaktı. Uygun bir yer bulmak için açtığı bir delikten keşif ve gözetleme yaparken düşmanın suikastı sonucu şehadete ulaşmıştı. Arkadaşları cenazesini almıştı.
Arkadaşlar şehit Murat’ı bir incir ağacının altına gömüp tek yumruk ve tek bir yürekle intikam sözü verdi. Şehit Murat’ın cenazesini daha sonra alan düşman, onlara çektirdiğini cenazeyi ailesine vermeyerek ailesine de çektirmek istedi. Ki hala ailesinin tüm girişimlerine karşı düşman cenazeyi teslim etmemektedir. Şehit Murat fiziki olarak yanımızda olmasa da ardında bıraktığı anlamlı ve mücadele dolu yaşamı ile zafere olan umudumuzu daha çok aşılamakta, yarınlara yol olmaktadır.
Murat Besta
(Mücadele Arkadaşı ve Abisi)