HABER MERKEZİ –
“Destanlaşan Qilaban Şehitlerinin Anısına…”
“İşte seni seviyorum gecenin karanlığı
Karanlık gölgesi zirvelerden yansıyan gerilla
İşte seni seviyorum soğuğun ayazı
Üşüyorum ilk tanımına kavuşturan nöbetim
Seni seviyorum fanus ışığı
Topraktan, taştan mangam
Ve seni yıldız altında, yıldız gölgesi vurmuş dağ
Gökle yer arasındaki sırat köprüsü
Seni kara çaydanlık
Gerilla ateşi
Silahım
Seni seviyorum kavgam
Seni seviyorum kavgam…”
Gerilla diyorum, gerilla diyorlar onlar da… Delice bir sevda onlarda gerilla. Ağustos sıcağına aldırmadan dağ başlarında geceleri yakılan gerilla ateşinin etrafına toplanmış, yola koyulmadan önceki son moral etkinliğini yapıyorlardı diğer gruplarla.
Delila o güzel ve dokunaklı sesiyle gerillaların ateşin etrafında oluşturduğu çemberin ortasına yerleşmiş, yakılan ateşin gecenin karanlığına güzellik katan rengi yüzünde tarifi imkansız bir güzelliğe dönüşmüş ve Delila ateşin kızıllığından bir parça adeta. Sesinin yankısı ateşi alevlendiriyor, kıvılcımlar yol arkadaşlarının yüreğine kadar düşüyor ve ona eşlik ediyorlar…
Delila çok sevdiği marşlardan birini söylüyor, ateş etrafında çember halini alan yol arkadaşları ona hep bir ağızdan eşlik ediyor…
Birayên delal hûn verin Kurdino
Bi eşqa welat em herin merdino
Heger hun nayên vane keç em besin
Bese koleti serfiraz her bijî…
Herne peş herne peş
Dem u devr ya meye
Welat çav li rê bendevarê me ye…
…
Toprak, ülke öyle bir anlam taşır ki onlar da, tarifini ancak kendi sözcükleriyle kendileri yapabilir. Çünkü onlar bilirler, ülkesizliğin ne demek olduğunu. Çünkü onlar bedel olarak dökülen her damla kanın toprağı nasıl da değerli ve kutsal kıldığını bilirler…
Ve onlar işgal altındaki topraklara ulaşmak ve o işgale son vermek için ne badireler atlatırlar, ne pusular geçerler, nelerle yüz yüze gelirler bilir misiniz?
Hoş onlar korkusuz, cesur ve yüreklidirler. İşgalcilerin, sömürgecilerin üzerine üzerine yürürler. Yiğittirler kavgada, son mermilerine kadar çarpışır ve onurluca ölmeyi bilirler.
Her biri değeri hiçbir şeyle ölçülmeyecek ülkeleri kadar değerli ve birer ülke parçası. Onlar onurlu özgürlük savaşçıları. Kendilerini bir halkın ve tüm insanlığın özgürlüğüne, mutluluğuna adayan gencecik fidanlar. Bilinç ve örgütlülükle donatılmış duruşları, güven ve cesaret verir. Öyle olmazlarsa bir halk nasıl bu kadar güvene bilir, nasıl bu kadar bağlanabilir ve nasıl bu kadar sevebilir onları? Çünkü onlar halkının yüreğinden düşen parçalar. Umudu temsil ediyorlar. Bir halk özgür geleceğini onların varlığında görüyor. Gerilla, Kürt halkının sırtını dayadığı bir dağ…
Zülüm kalelerini yayılım ateşine tutan ve işgalcilerin tırmanmaya gücünün yetmediği heybetli bir dağ…
Ve işte efsaneleşen ve direnişleriyle düşmanlarını utandıran 11 özge canın yol hikayesi…
Garzan’a düzenlenmiş, büyük bir coşku, heyecan ve sabırsızlıkla yola koyulacakları anı bekleyen Roza Mardin’in grubu. 2007 yılı özgürlük hareketinin mücadeleyi yükselttiği, büyük bir kararlılık ve iddiayla Önder Apo’nun özgürlüğüne kendisini kilitlediği bir yıl. Yılın kazanımları Kürt halkının ve Önderliğinin özgürlüğüne daha da yakınlaşmaya vesile olacak ve özlemle beklenen buluşmaya doğru ileri adımlar atılacaktı. Gerilla bu temelde büyük bir hazırlık içerisindeydi. Kendisini ideolojik, siyasi ve askeri olarak yüksek düzeyde eğiterek, donanımlı bir şekilde Kuzey sahalarına yöneleceklerdi. 25 Ağustos 2007 yılında Garzan’a geçmek üzere Qileban’da işgalci Türk ordusuyla çatışmaya girerek şahadete ulaşan Garzan grubunun 11 yiğit yüreğini şahadetlerinin 6. yıldönümünde yeniden anarken, özgürlük tarihine mal olmuş ve bu tarihe eklenen bu güzel insanları bir kez daha hatırlamak gerekir…
Roza Mardin; 1978 yılında Mardin’in Savur ilçesine bağlı Dengiza köyünde dünyaya gelir. Hem ekonomik hem de işgalci Türk ordusunun baskılarından dolayı çocuk yaşlardayken ailesi İzmir’e göç etmek zorunda kalır. Yurtsever bir aile içerisinde büyüyen Roza Mardin, çok genç yaşlarda özgürlük mücadelesine katılır ve Kürt kadın ordusunun öncü komutanlarından olmayı başarır. Mücadele duruşu ve kararlılığıyla daima örnek olan Roza, yılların verdiği birikim ve tecrübeyle yoldaşları için de aynı zamanda bir yol işareti rolünü görür. Roza özgürlüğe giden yolda bir ışık olur adeta. Garzan’a geçmeden önce arşivine eklensin diye yapmış olduğu röportajda kendisini ve Garzan’a geçiş amacını şu sözlerle ifade eder; “Yurtsever bir ailede büyüdüm. Köyümüzden şehitler ve katılımlar çok fazladır. Büyüdüğüm şehir bir Türk şehriydi, komşularımızın hepsi de Türk’tü. Asimilasyon politikalarına yoğunca maruz kaldım çocuk yaşta. Bu politikaların hem ailem hem de üzerimde yoğunca etkileri oldu. Fakat ’89 yılında gerillalar ve Türk askerleri arasında yaşanan bir çatışma sonucu köyümüzde bir grup gerillanın şehit düşmesi üzerimde yoğun bir etki bırakmıştı. Olayı duyduğum andan itibaren artık benim için her şey değişmiş ve bambaşka bir anlam taşıyordu. Bu grubun şahadetiyle birlikte ben bir sorgulama içerisine girdim. Bu insanlar kimdirler, neden mücadele ediyorlar? Bu sorularıma bulduğum yanıt beni PKK gerçekliğine yakınlaştırdı. Serhildanlar süreci ve şehit düşen yoldaşlar beni arayışlara sürükledi. Ege bölgesinde çalışan arkadaşlarla tanıştım. En fazla dikkatimi çeken şey onlarda olan inanç ve devlete karşı korkusuzluktu. Çünkü ben de her Kürt gibi devlete karşı nasıl savaşılır korkusunu taşıyordum. Uzaktan tanıyordum ilk başlarda, bu hayali yaklaşmama neden olabiliyordu. Ama arkadaşlarla tanıştıktan sonra, onlarla belli bir tartışma yürüttükten sonra aslında inandıkları ve uğruna mücadele ettikleri şeyin bir hayal olmadığını, aksine gerçekleşebilecek gerçeğin ta kendisi olduğunu öğrendim. Böylelikle ben de inandım ve bağlandım onların inandığı ve bağlandı şeye. Onlar gerçekten özgürleşmiş kişiliklerdi. Özgürlükten, Kürt halkının özgürlüğünden söz ediyorlardı. Bunlar bana büyük bir moral ve coşku veriyordu. Tanıştığım o ilk arkadaşların inançlı duruşları, bu ideolojinin mutlaka bir gün başarıya ulaşacağı inancını yarattı bende. Arkadaşların Önderlikten bahsederken yüzlerine yerleşen o tarifi imkansız ifade ve gözlerindeki ışık, benim de mutlaka Önderliği ve PKK’yi tanımam gerektiği arayışına sürükledi beni. Örgüte katılmadan önce Önderliğin çözümlemelerini okudum. İlk okuduğum çözümleme de kadın ve aile üzerine bir çözümlemeydi. Bu çözümleme sayesinde aileyi ve kadının aile içerisindeki rolünü daha iyi anlamaya, kavramaya çalıştım. Bir kadın olarak Önderliğin çözümlediği özgür bir kadın duruşuna ve iradeye ulaşabilmek için arayışlarımı ve kendimi eğitmeyi hızlandırdım. Gerillanın yaşam tarzını, mücadele tarzını çok fazla merak ediyordum. O süreçte serhildanları da yürüten gerillaydı. Birlikte okul okuduğum arkadaşlarım katıldı. Ben de ondan sonra gerillaya katılmak üzerine yoğunlaştım. Katılan arkadaşlarımın şahadeti, tutuklanmaları ve halkın serhildan düzeyi katılmam yönündeki kararımı hızlandırdı. Bu temelde 1993 yılında Garzan eyaletinde gerilla saflarına katıldım. 1997 yılına kadar orada pratik faaliyet yürüttüm. Daha sonra Güney sahasına geçerek, Zap, Xakurkê, Xinerê, Kandil ve Metina alanlarında kaldım. YJA Star meclis üyesi olarak görev ve sorumluluk üstlendim.
Garzan eyaletinin örgüt açısından önemli bir misyonu var. Özellikle HPG açısından önemli bir eyalettir. Bir köprü rolü oynuyor. Bir kadın olarak oraya gitmem benim için çok önemlidir. Şehit Mizgin yoldaşın şahadeti halkı çok etkilemişti. Mizgin arkadaş ilk kadın eyalet komutanıydı. Bu anlamda onların anılarına, mücadele duruşlarına layık olarak çalışmak ve yaşamak benim için bir borç. Örgüt bizi bir misyonla gönderiyor. İyi bir savaşçı olmayı başarabildiysem, iyi bir komutan da olacağıma inanıyorum. Daha iyi şeyler yapabilmek için elimden gelen çabayı sergileyeceğim. Eyalete ilk bulunduğum yıllarda tecrübemiz yoktu, bilincimiz yoktu. Bunların hepsini aştık, şimdi tecrübe var, bilinç var. Bu tecrübe ve bilinci pratik bir sahada başarıyla pratikleştirmek istiyorum. Başarı dışında kendime hiçbir şey kabul etmiyorum. Vasat bir duruşu asla kabul etmem. Süreç başarı sürecidir, Önderliği özgürleştirme sürecidir. Bu benim için ilke düzeyindedir. Başarmak için bir kez daha kuzey eyaletlerine geçiyorum. Komuta tarzım da meşru savunma stratejisi temelinde olacak. Yeni dönem komuta tarzına ulaşabilmek için meşru savunma stratejisinde daha fazla derinleşmeyi esas alacağım.”
İnandığı gibi yaşayan Roza, özgürlük ilke ve ölçülerinden taviz vermeyerek sonuna kadar özgürlükle olmayı başaran militanlardan oldu. Ruhunu özgürleştiren bu kadın militan, yoldaşlarının da asla unutamayacağı denli izler bırakmış gerisinde. Yoldaşları onun için;
“- Roza arkadaş daha önce de Garzan’da kalmıştı. Hem güçlü bir ideolojik, örgütsel bilinç kazanmış hem de güçlü bir askeri tecrübe kazanmıştı. Önderlik gerçeğini, çizgisini anlayan, onu direniş mücadelesine, örgüte ve eyleme dökmede ısrarlı, kararlı, son derece direngen, yurtsever özlü, sağlam, tereddütsüz bir kişilikti. Olduğu her yerde toparlayıcıydı. İdeolojik bilinç ve askeri tecrübe kadar örgütsel, yönetsel toparlayıcılığı da önemliydi.
– Roza’da özgürlükte ısrar, özgürlük mücadelesinde ısrar vardı. Önderlik ve şehitlere bağlılığı sonsuzdu. Apocu felsefenin yarattığı olgun bir kişilikti.”
Delila Meyaser; bir gerilla romantiği, dağ aşığı. Gerillaya ve dağlara tutku düzeyinde bağlı bu kadının sesine işlemişti bağlılığı ve aşkı. Dinlerken insanı mest eden, alıp özgürlüklü diyarlara götüren bir etki vardı sesinde. Bir halkın trajedisi, yarım kalmış çocukluk oyunlarına öfke ve intikam yemini vardı. Yürekleri şenlendiren Delila bir de hüznü okurdu. Mizgin’in takipçisi olmak istiyordu. En büyük hayallerinden biri hem bir kadın sanatçı hem de bir gerilla komutanı olan Mizgin’in (Gurbet Aydın) mücadele ettiği ve şehit düştüğü alanlara gitmekti. Garzan’ı bu yüzden çok istiyor ve başarıyor Garzan yolcusu olmayı…
Delila gitmeden önce son sözleri olarak şunları ifade ediyor; “ben hep Şehit Mizgin arkadaşı düşünüyorum. Hedeflerim geneldir, nerede olursa olur, kuzeyin herhangi bir alanı da olabilir. Oraya gittikten sonra koşullar seni belirler. Daha fazla derinleştirebilirsin. Mizgin arkadaş Garzan eyaletini ilk açan arkadaşlardan biri. Müzikle uğraşıyor, komutanlık yapıyor. Bu bir ruh olayı. Ben onun bir savaşçısıysam buna layık olmaya çalışacağım. Eğer gerçekten savaşçı olmak istiyorsan, onu sana verilen mekan içerisinde iyi uygulayabilmen gerekir. Garzan alan olarak yüksek, sarp bir alan. Biz de şu an en sarp yerdeyiz. Orada yapacağım şeyler biraz hedefe bağlı. Arkadaşlara sorarsan benim gitmemem gerekiyor. Ben örgütün bana olan yaklaşımını bildiğim için layık olmak istiyorum. Sorun fiziki olarak olup olmama olayı değildir. Daha fazla şey yapmak istiyorum.”
Delila unutulması imkansız olanlardan. Yoldaşları onu şöyle tarif ediyor;
“- Delila arkadaşı herkes tanıyor, gerçekten de hem gerillacı hem de sanatçıydı. Kürt kadınının, Kürt gençliğinin o büyük bilincini, coşkusunu, iradesini, özgürlük aşkını benliğinde sonsuzluk düzeyinde taşıyordu, hücrelerine kadar. Böyle bir yapısı vardı. Coşkusu, heyecanı, kararlılığı tartışmasızdı. Bir coşku kaynağı olarak da bütün grubu yürüttü. İnanıyoruz en son yürüyüşe çıkış anından şehit düştüğü ana kadar da o ruh hiç eksik olmadı onda. Bir özgürlük, heyecan ve direniş ruhuydu.
– Yaşama sanatsal bakıyordu. Yoldaşlığa ve yaşama sanatsal yaklaşıyordu, çok yaratıcıydı.”
Ve Avesta; “farklı bir hikayem var” derdi hep. Farklı gördüğü bu hikayesini hep yazmak isteyenlerden ama bir türlü yazamayanlardan. Kendisinin de bir hikaye olarak tabir ettiği geçmişinde neler yaşadığını kendi kalemiyle anlatamadı, fakat PKK içindeki asi ve mücadeleci kişiliyle PKK’de geçirdiği zamanın hikayesini yazanlardan oldu. 1981 yılında Urfa’nın Suruç ilçesinde dünyaya gelen Avesta, yurtsever bir ailede doğup büyür. Örgüte katılma gerçeklerinden biri olarak şunu söyler; “Antep’te bir yürüyüş olmuştu. O yürüyüşte bir genç bizim kaldığımız yere yakın bir yerde polisler tarafından çok fena bir biçimde dövülmüştü. O genç sloganlarla şehit düştü. Özellikle Biji Serok Apo sloganı bende büyük bir etki yaratmıştı.”
Avesta tam da dağlı bir kadın. Asi ve heybetli bir duruşa sahip. Dağları çok sevenlerden ve dağla bütünleşenlerden. Dağlar herkes için olmazsa bile kadınlar için çok önemli mekanlar der ve şöyle devam eder; “kadınlar olarak dağları özgürlüğün bir ifadesi olarak tanımlıyoruz. Çünkü kendini koruyabildiğin, kendini yaratabildiğin, koşullarını yaratabildiğin bir ortamdır. Bununla bütünleşirsen, kendini de yaratabilirsin. Belki hayalvari de olabilir, genelde hepimiz Kürdistan kurulur, normal bir yaşamı sürdürürüz denilebilir, ama biz kadınlar açısından öyle değil. Çünkü biz normalin dışında bir yaşam, özgür bir yaşam istiyoruz. Dağlardan biraz kopmak zor olacak. Kendim kopacağımı da hiç sanmıyorum. Çünkü birey olarak dağları çok çok seviyorum. Onun için de Kürdistan özgürlüğüne kavuşursa bile ben herhalde dağlarda kalacağım.”
Yol arkadaşları Roza ve Delila ile bir bütünlük sağladığını ve onları tamamladığını söyleyip devamla şunları ifade ediyorlar;
“-Avesta arkadaş da bir kararlılıkla yürüdü. Herhangi bir zayıflık göstermedi. Israrla hazırlandı ve mutlaka bu dönemde kuzeye geçmeliyim dedi.
– Avesta arkadaşta yaşam aşkı vardı. Geriliklere karşı Apocu ruhu geliştirmişti kişiliğinde, cesaretliydi. Yoldaşlarına çok bağlıydı. Yaşarken de şehit düşerken de bir Kürt kadını olarak geriliğe karşı nasıl savaşacağını bildi, nasıl tavır koyacağını bildi. Yürekli bir kızdı.”
Yeni bir destan yazacaklardı gittikleri yerde. 11 yol arkadaşıydılar. Roza, Delila, Avesta, Andok, Erdal, Eşref, Xwinrej, İsyan, Ruhat, Amed ve Hebun…
Farklı bir grup, kendilerini profesyonel gerillacılıkta eğiten ve yetiştiren bir grup. Kendilerini ideolojik, askeri ve her boyutta eğitmişlerdi. APOCU kültürle yetişmişlerdi. Umut veriyorlardı…
Kürdistan’ın Kuzey’inden, Güney’inden ve Doğusundan gelmiş ve Kürdistani renklerin hepsini bir araya getirmeyi başarmışlardı. Komutan Roza öncülüğünde Kürt kadının irade ve bilinç kazanan düzeyine sonsuz bir güven duymuş ve geleneksel toplumun klasik ölçülerinden tamamen arınarak, Önder Apo’nun yaşam felsefesi doğrultusunda kendilerini her gün yeniden yaratarak, Kürt kadını ve erkeği olarak özgürlük ve eşitlik ilkeleri temelinde, aynı amaca doğru yürüyen yoldaş olmayı başaranlardı.
Anıları daima yolumuzu aydınlatacak ve daima hatırlanacaklardır…
Mücadele Arkadaşları