HABER MERKEZİ –
14 Temmuz Direnişi, 12 Eylül’ü ideolojik yenilgiye uğratmıştır
Önder Apo ve arkadaşları, örgüt ve kadro yapısını eğiterek, örgütleyerek, bilinçlendirerek iradelerini, inançlarını güçlendirerek, özgüven kazandırarak yeniden ayağa kaldırarak mücadele eder hale getirmek isterken, Parti içinde emperyalist güçlerin, düşman güçlerinin yoğun baskısı altında, 12 Eylül faşizminin saldırıları altında korkan, yılan, inançsızlaşan, bir daha mücadele edemeyeceğini söyleyen ve bunu da örgüt içine yansıtan ve Önder Apo’nun çabalarını boşa çıkartan eğilimler bulunmaktadır. Bu yıllar gerçekten de zor yıllardır. Lenin de yenilgi yıllarını yaman yıllar, zor yıllar olarak değerlendirmiştir. 1905’teki Rus demokratik devrim bastırıldıktan sonraki yılları uzun, zor ve yaman yıllar olarak değerlendirmiştir.
12 Eylül faşizmi koşullarında geriye çekilen PKK kadro yapısının durumu bu haldedir. Önder Apo için, PKK için gerçekten de zor ve yaman yıllardır bu yıllar. İşte tam da Önder Apo’nun çabalarını yoğunlaştırdığı ama buna karşı bir direncin de olduğu böyle bir dönemde 14 Temmuz direnişçiliği 12 Eylül faşizmine karşı direniş ortaya koyarak, 12 Eylül faşizmini yenilgiye uğratarak, en zor koşullarda mücadele edip bu zaferi ortaya çıkararak, Önder Apo’nun çabalarına en büyük desteği vermişlerdir. 14 Temmuz direnişçileri, zindanda yürekleri dışında başka hiçbir mücadele aracı, imkanı bulunmayan tutsakların 12 eylül faşizminin saldırılarını inançlarıyla, iradeleriyle, duygularıyla, düşünce ve ideolojileriyle yenilgiye uğratmaları hareketi ve halkı çok olumlu etkileyen sonuçlar doğurmuştur. Tasfiyeciliğin artık direnilemez, mücadele edilemez, koşullar zordur dediği bir dönemde en zor koşullarda direnilmesi ve başarılması örgüte dayatılan tasfiyeciliğe karşı en büyük darbe olmuştur. Bu tasfiyeciliğe karşı en zor koşullarda direnilir, başarılabilir denilmiştir. Tasfiyeciliğin duyguları, tezleri yerle bir edilmiş ve en büyük darbe vurulmuştur. Tasfiyecilik örgüte mülteci olmayı dayatırken, Hakkari’den içeri girilmez derken 14 Temmuz direnişçiliği, 14 Temmuz şahadetleri ülkeye dönüş çağrısı olmuştur. Zaten Önder Apo da bu dönemdeki çabalarıyla, bu dönemde gerçekleşen 2. Kongre’yle Partiyi, parti militanlarını ülkeye taşırma kararı almıştır. Militanları ülkeye taşırma çabası içindedir. İşte tam da böyle bir dönemde 14 Temmuz direnişçiliği tasfiyeciliğe son darbeyi vurarak Önder Apo’nun kadroyu, örgütü mücadeleye sevk eden, ülkeye taşıyan çabalara en büyük desteği vermiştir. 14 Temmuz direnişçiliği tasfiyeciliğin tasfiyesinde Önder Apo’ya, partiye en büyük desteği sunmuştur. Böylelikle Önder Apo’nun partiyi, örgütü yeniden mücadele eder hale getirme çabaları büyük bir destek görmüş, militanlar ülkeye taşınmış ve bu temelde 15 Ağustos Hamlesi başlatılmıştır. 14 Temmuz direnişçiliğini değerlendirirken tarihi önemlerini ortaya koyarken o dönemde Parti’ye, Önder Apo’nun çabalarına en büyük destek veren bir adım ve bir direniş olduğunu da görmek, anlamak ve bilince çıkarmak gerekmektedir.
Zaten 14 Temmuz Direnişi’yle hem Parti’de, hem halkta, hem de bütün Kürtlerde büyük bir inanç tazelenmesi, irade güçlenmesi ortaya çıkmıştır. Öyle ki hem cezaevinde, hem halkta, hem de örgüt militanlarında Parti’nin en değerleri kadroları en zor koşullarında direniyor, yaşamlarını ortaya koyuyorlarsa ve bu direnişi başarıya götürüyorlarsa biz de mücadele edebiliriz, başarıya götürebiliriz inancı ortaya çıkmıştır. Nitekim zindanda baskı altında bunalan ve bir kısmı yıkılan kadrolar 14 Temmuz direnişiyle birlikte kendine gelmiş, kendini örgütlemiş ve zindandaki direnişi daha fazla yükseltmişlerdir. Yine “eğer PKK kadroları zindanda en zor koşullarda direniyorsa, mücadele ediyorsa her zaman mücadele ederler ve direnirler” diyerek halkın PKK’ye, Önderliğe inancı daha da yükselmiştir. Yine tabii ki, ‘Parti kadroları; önder kadrolar bu kadar direniyorsa, kendilerini feda ediyorlarsa hiçbir imkanlarının, araçlarının, silahlarının olmadığı bir ortamda böyle bir direniş gerçekleştiriyorlarsa bizler Kürdistan’ın özgür dağlarında her türlü imkanla daha iyi mücadele veririz” anlayışına girmişler, inançları bu yönüyle daha da güçlenmiştir. Bu açıdan da 14 Temmuz direnişçiliği, tasfiyeciliğe en büyük darbe, Önderliğin çabalarına en büyük destek ve ülkeye dönüp mücadele etme çağrısı olmuştur.
Kürdistan’da hiçbir şey kolay yaratılamaz
14 Temmuz Direnişi’nin yaratılmasında rol oynayan çok önemli etkenler vardır. Bunun en başında Önderliğin ilk çıkışından itibaren yoldaşlarına, arkadaşlarına, bütün örgüt, parti yapısına verdiği bir anlayış vardır. Bu da şudur; Kürdistan devrimi zordur, Kürdistan koşulları zordur, Kürdistan’da mücadele etmek kolay değildir. Kürdistan’da özgürlük ve demokrasi mücadelesi vermek isteyenlerin en zor koşullara katlanması gerekir. Kürdistan’da hiçbir şey kolay yaratılamaz, zorluklarla mücadelelerle yaratılabilir. Eğer bu göze alınıyorsa bu mücadeleye katılım gösterilir. Yoksa daha baştan bu mücadele içine girilmesin demiştir. Önder Apo daha ilk sözcüğünde itibaren Kürdistan devriminin zorluklarını ortaya koymuştur. Bu yönüyle Önder Apo hiç kimseye kolay mücadele vaat etmemiştir ve öngörmemiştir. Özellikle Kürdistan devriminin zorluklarını anlatmıştır. Ortadoğu’nun zorlukları anlatılmıştır. Düşmanın zalimliği, soykırımcı karakteri anlatılmıştır. Tüm bunlar Apoculuğun militanlığının karakterini ortaya çıkarmıştır. Apoculuk daha baştan itibaren iğneyle kuyu kazar gibi zor koşullarda mücadeleyle kazanmanın tarzını yaratmaya başlamıştır. Eğer Amed zindanında en zor koşullarda mücadele edilip başarılmışsa, en zor koşullarda düşmana karşı direnilmişse bunu Önder Apo’nun daha ilk cümlesinden itibaren ortaya koyduğu Kürdistan devriminin zorluklarıdır, düşmanın zalimliğidir; zor koşullarda mücadele edilip başarmak gerektiği anlayışını kadrolara, arkadaşlarına ve örgüte vermesidir. Bu yönüyle aslında 14 Temmuz Önder Apo’nun ortaya koyduğu zor koşullarda direnerek başarma tarzının en zor koşullarda pratikleşmesidir. En zor koşullarda pratikleştirilerek başarıya ulaştırılmasıdır.
Önder Apo bir düşünce ortaya koymuştur, bir çizgi ortaya koymuştur, ancak zor koşullarda direnilirse Kürdistan’da başarılı olunur demiştir. Bunun için Kürdistan’da kolay yollarla mücadele edip başarılar elde edileceğini, kolay yolarla bir şeyler kazanılacağını düşünen kişilere, örgütlere, gruplara ve yapılara ağır eleştiriler geliştirmiştir. Kürdistan’da Apocular çıktığı zaman da bazı gruplar vardı. Ama bunlar teslimiyetçidir, milliyetçidir, işbirlikçidir. En zor koşullarda mücadeleyi göze alan hareketler değildir. Zor koşulları göze almayan, bu nedenle de işbirlikçi ve teslimiyetçi karakter taşıyan grup ve kişilerdir. Önder Apo bunlarla Kürdistan’da yaprak kıpırdamaz demiştir. Bunlarla Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesi verilemez demiştir. Aksine bunların var olduğu ortamda Kürtler soykırıma uğrar demiştir. Bunların zihniyeti, bunların mücadele anlayışı Kürtleri soykırıma uğratma, soykırıma uğratmasına zemin yaratma, Kürtlüğü böyle soykırıma uğrayacak biçimde şekillendirme olarak değerlendirmiş ve çok ağır eleştiriler getirmiştir. Ve onlara ağır eleştiriler getirirken de alternatifinin zor koşullarda mücadele ederek başarmanın tarzını yaratacak, oturtacak bir örgüt ve mücadele gerektiğini, ancak böyle bir mücadele anlayışının başarılı olacağını ortaya koymuştur. İşte Önder Apo’nun verdiği bu düşünce, bu mücadele tarzı Amed zindanının en zor koşullarında pratikleşmiştir. Bu yönüyle 14 Temmuz direnişçiliği Amed’in zor koşullardaki direnişin başarılı olmasını sağlayan tabii ki Önder Apo’nun zihniyeti ve tarzıdır. Bunun özellikle bilinmesi gerekiyor. Önder Apo’nun ilk çıkışından itibaren söylediklerini bilince çıkaran ve bu temelde Önderliğe bağlanan, inanan, Önderliğe böyle yoldaş olan arkadaşlar, yani Önderlikle en zor koşullarda mücadele etmeyi göze alarak yoldaşlık yapan bu yoldaşlar, Önder Apo’ya bağlılığın gereği zindanın en zor koşullarında direnmişlerdir. Bu Parti’ye, yoldaşlığa, arkadaşlığa bağlılığın, Önderliğe verilen sözün sonucudur. Bu arkadaşlar koşullar ne kadar zor olursa olsun, düşman ne kadar saldırırsa saldırsın en zor koşullarda, düşmanın en ağır saldırılarında yoldaş olacağız, yan yana olacağız, birlikte olacağız, ortak mücadele vereceğiz, sözünü Önder Apo’ya vermişlerdir. Bu sözü de Amed zindanının en zor koşullarında tutmuşlardır.
14 Temmuz Direnişi’ni mümkün kılan Apocu bilinçtir, ideolojidir
Şunu da özellikle vurgulamak gerekiyor; bir direnişi büyük kılan inançtır, ideolojidir. İdeolojik derinlik olmadan, inanç ve bilinç derinliği olmadan zorluklar karşısında direnmek mümkün değildir. Zorluklar karşısında kuru kabadayılıkla direnilemez. Şöyle direnirim, şöyle vururum, şöyle kırarım diyerek zorluklar karşısında direnilemez. Zorluklar karşısında sözde kabadayılıklar, söylemlerle direnmek mümkün değildir. Zorluklar karşısında direnmeyi sağlatan ideolojidir, inançtır, bilinçtir. Bu bakımdan Önder Apo’nun her zaman başarıyı ideolojide gören anlayışı, yaklaşımı bu başarıyı ve direnişi ortaya çıkarmıştır. Bu direnişi yaratan en temel etken ideolojideki, inançtaki ve bilinçteki derinliktir. Bu olmadan Amed’in o zor koşullarında kimse direnemezdi, o zorluklara katlanamazdı. O zorluklara eğer bir katlanma varsa, güçlü katlanılmışsa bunu sağlatan ideolojidir, bilinçtir, inançtır. Bunun altını özellikle vurgulamak ve çizmek gerekiyor. İdeolojik gerilikler ve yüzeysellikler, ideolojide sığlıklar direniş ortaya çıkarmaz. İdeolojik olmayan hareketler, ideolojide, inançta ve bilinçte derinleşmeyen hareketler, kişiler direnemezler. Direnişi sağlatan silah değildir, para değildir. Direnişi sağlatan şu veya bu devletin, bu gücün desteği değildir. Direnişleri büyük kılan, büyük direnişleri ve mücadeleyi ortaya çıkaran kesinlikle ideolojik derinliktir, ideolojik doğrultudur, bilinçtir ve bunun getirdiği inançtır. Bunlar olmadan bireyler direnemez, bunlar olmadan topluluklar direnilemez, bunlar olmadan özgürlük hareketleri, örgütler direnemez. Bu bakımdan eğer direnişçi bir örgüt yaratılmak isteniyorsa en zor koşullarda direnecek bireyler, örgütler ortaya çıkarılmak isteniyorsa o zaman ideolojik çalışmanın derinleştirilmesi, yoğunlaştırılması gerekiyor. İşte bu yönüyle PKK’nin önder kadrolarında ideolojik derinlik vardı. İdeolojik derinlikleri ve karakterleri güçlüydü, ideolojik kadrolardı. Kemal’de böyleydi, Mazlum’da böyleydi, Hayri’de böyleydi. Bu önder kadrolar arkadaşlarına ideolojik doğrultu veriyorlardı. Mazlum bir ideoloji, ilke adamıydı. Önder Apo, “Mazlum ideolojimizin hamurudur, parti Mazlum’dur” demiştir. Mazlum’un yanında ideoloji dışı konuşulamazdı, ideoloji dışı yaşanılamazdı. İdeoloji dışı bir duruş gösterilemezdi. Ve ideolojiye dayanarak da direnişçiler en kararlı duruş gösterirdi. Kemal’in yanında, Hayri’nin yanında iradesiz olmak mümkün müdür? İnançsız olmak mümkün müdür? Dirençsiz olmak mümkün müdür? Çünkü bunlar ideoloji insanlarıydı. İdeolojik derinlilikleri, bilinç derinlilikleri vardı. Buna dayanan da büyük inançları vardı. Bu nedenle de zorluklar onları yıldıramadı. Aksine zorlukları bilince çıkararak, bu zorlukların neden yapıldığını görerek, bu baskının amacını görerek buna karşı daha büyük öfke ve tepki duydular. Onların uğursuz amaçlarının büyüklüğünü görerek büyük direniş ortaya koydular. Ama bunu da ortaya çıkaran kesinlikle ideolojidir, bilinç derinliğidir ve bunun yarattığı inançtır.
Serxwebûn Dergisi