HABER MERKEZİ- Xeta Jinê üyesi olan Zeynep Dağ Nuçe Ciwan ajansına konuşarak üniversiteler üzerindeki özel savaş politikalarını, bu politikaların KYK yurtlarında nasıl işlendiğini, üniversiteler içerisinde genç kadınlara yönelik cinsiyetçi yönelimleri ayrıca Kürt öğrencilere yönelik faşist politikaları, yaşanan ekonomik krizin üniversite öğrencilerine yansıması ve öğrenciler içerisinde artan intihar olaylarını değerlendirdi.
“ÖGB (Özel Güvenlik Birimi) ve polis işbirliği ile gençleri üniversite içinde denetim altına alıp teslim almaya ve mücadeleden koparmaya çalışmaktadır”
Özel savaşın, hegemonik güçlerin varlıklarını kalıcı kılmak ve süreklileştirmek amaçlı tüm topluma ve toplumsal değerlere karşı çeşitli yöntem ve araçlarla yürütülen bir savaş biçimi olduğunu dile getiren üniversite öğrencisi Dağ, ” Özel savaş, gençleri, kadınları bir bütünlen toplumun düşünce ve duygularına hükmetme-yönlendirmeyi esas almakta ve bunu uygulamak için de hiç bir kural tanımamaktadır. Toplumu teslim almaya dönük uyuşturucudan fuhuşa, ajanlaştırma politikalarından tecride ve katliamlara varana kadar uygulanan tüm kirli politikalar buna örnektir.” dedi.
Özel savaşın esas hedefinin toplumun öncü gücü olan kadınların ve gençlerin olduğu belirten Dağ, “Kadını ve gençliği dilinden, kültüründen, tarihinden, toplumsal değerlerinden koparmak ve kimliksizleştirip teslim almak için özel savaşın tüm yol ve yöntemleri devreye konulmaktadır.” dedi
Bu politikaların yoğun olarak uygulandığı yerlerden birisinin de üniversiteler olduğuna dikkat çeken genç kadın öğrenci, Üniversiteler özel savaş politikaları ekseninde dizayn edilmiş ve sorgulamayan, araştırmayan, kendi tarih ve kültüründen kopuk, istenildiği gibi kontrol edilen, yönlendirilen, öz iradesinden yoksun, umudu kırılan, düşmanı düşman olarak görmeyen, cesareti ve inancı olmayan bir bir gençlik yaratılmak istenmektedir. Kampüsler içerisinde bulunan Kafeler, alışveriş merkezleri, oyun alanlarının kurulmasının esas amacı ise gençliğin öncülük misyonunu yerine getirmemesi, toplumsal sorunlara karşı çözümsüz bırakılması ve sisteme karşı olan öfkesini köreltilmesi ve başka yere kanalize edilmesidir.” dedi.
Konuşmasının devamında ÖGB’nin (Özel Güvenlik Birimi) polis işbirliği ile gençleri üniversite içinde denetim altına alarak teslim almaya ve mücadeleden koparmaya çalıştığını söyleyen Dağ, “Cinsiyetçi eğitim politikaları ile genç kadınlar toplumsal hakikatinden uzaklaştırılıp, tüm saldırılara açık hale getiriliyor. Çeşitli kılıklar ile kampüslerde konumlandırılan özel savaş elemanları genç kadınlara sahte aşk ve sevgi adı altında yönelmekte ve teslim almaya çalışmaktadır.
Özellikle Kürdistan’da kampüsler içerisinde bulunan karakollar bu politikaların açıktan geliştirilmesinin somut örneğidir.” ifadelerini kullandı.
Konuşmasında tecrit politikalarına da değinen Xeta Jinê üyesi Zeynep Dağ, bu politikalarla gençlerin belirlenen alan çerçevesinde hareket ettirmeye zorunlu bırakıldığına dikkat çekti. Tecridin özel savaş politikalarının temelini oluşturduğu belirten Dağ, konuşmasına şu değerlendirmelerle devam etti: “Özellikle tecrit politikası ile toplumdan koparılmaya bireysel ve liberal özgürlük anlayışına itilmeye çalışılan gençlik, yalnızlığa sürüklenerek toplumsal ve bununla direkt bağlantılı bireysel sorunlar karşısında çözümsüz bırakılmakta bu da özel savaş politikalarının daha da derinleştirmektedir.”
Zeynep Dağ, KYK yurtlarının özel savaş politikalarındaki rolüne de dikkat çekerek “Yine yurtlar özel savaş kurumları olarak işlev görmektedir. Güvenlik adı altında denetim altına alınıp, oluşabilecek her türlü hareketliliği engel olmak çalışılmakta; beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar karşılanmamakta, öğrenciler açlıkla terbiye edilip tarikat ve cemaat yurtlarına mecbur bırakılmaktadır. Bu yurtlarda da faşist AKP-MHP zihniyeti tarafından hazırlanan etkinlikler zorunlu kılıp gençleri toplumsal hakikatinden koparılma amaçlanmaktadır. Yine yurtlarda güvenlik eliyle fuhuş yaygınlaşmakta ve genç kadınları toplumsal değerlerinden koparılıp teslim alınmaya çalışılmaktadır.” ifadelerini kullandı.
“Kampüslerde Kürt gençleri esas hedef ve bulunduğu her alanda fiziki ve kültürel saldırılar altındır”
Üniversite öğrencisi Zeynep Dağ üniversiteler içerisinde yaşanan cinsiyetçi ve ırkçı saldırılara da dikkat çekti. Dağ, üniversitelerin kültürel soykırım ve özel savaş kurumları haline geldiğini belirterek, “Faşist zihniyet varlığını sürdürmek için baskı, zor aygıtları dışında sömürgeciliği içselleştirecek ve ikna edecek eğitim sistemini de devreye koymaktadır. Bu çerçevede faşist AKP-MHP zihniyeti; milliyetçi, cinsiyetçi, dinci eğitim sistemi ile şovenist, Kürt düşmanı ve sistem için iyi çalışacak elemanlar yetiştirip tüm eğitim kurumlarına yerleştirmektedir.” dedi. Kampüslerde Kürt gençlerinin esas hedef ve bulunduğu her alanda fiziki ve kültürel saldırılar altında olduğunu kaydeden Dağ, “Puşi taktığı için bir arkadaşımızın Iğdır Üniversitesi’nde faşist zihniyet tarafından işkence edilmesi bu politikaların sadece tek bir örneğidir.” dedi.
Kürde ait her şeye düşmanca bir zihniyetin mevcut olduğu belirten Dağ, “Yine cinsiyetçi eğitim politikaları ile genç kadınlar kendi hakikatinden kopartılıp tüm saldırılara açık hale getirilmeye çalışılmaktadır. Üniversitelere yerleştirilen özel savaş elemanları sahte aşk ve sevgi adı altında özellikle Kürt genç kadınlara yönelmekte ve teslim almaya çalışmaktadır. Gülistan Doku bu politikalar sonucu gelişen binlerce örnekten tek bir tanesidir. dedi.
Asansörlerin düşmesinin bir tesadüf olmadığını belirten Dağ, “Bu özel savaş politikaları sonucu gelişen bir durumdur. Özel savaş politikalarını doğru temelde bilince çıkartmak ve anlaşılmasını sağlamak gerekiyor. Baktığımız zaman katliamlar, intiharlar, kaçırılma ve kaybettirilmeler münferit yada kader değil özel savaş politikaları kapsamında bilinçli ve sistematik olarak yürütülen politikalardır.” dedi.
“Yaşanan ekonomik boşluğa bir de sosyal boşluğun eklenmesi uyuşturucu, madde kullanımı, intihar, yanlış ilişkilenme biçimleri gibi sorunlar doğmasını kaçınılmaz kılıyor”
Konuşmasının devamında Türkiye’de yaşanan ekonomik krizin üniversite öğrencileri üzerindeki etkisinden bahseden Zeynep Dağ, “Yaşamın oluşturan başat faktörlerden biri de ekonomidir. Yaşamı doğrudan etkileyen bir olgu olan ekonomi, elbette ki öğrencilerin de yaşamlarını doğrudan etkiliyor. Temel ihtiyaçların karşılanmasının yanında okul giderlerinin de enflasyon oranlarına göre değişmesi öğrencilerin yaşanan ekonomik dalgalanmalardan etkilenmesine neden oluyor. Temel ihtiyaçlar olan barınma, beslenme ve ulaşıma yönelik yaşanan her ekonomik dalgalanmayı öğrenciler de derinden yaşıyorlar Yaşanan ekonomik kriz nedeniyle alım gücünün düşmesi, öğrenciler için ayrılan paranın artmasını anlamsız kılmaktadır. Çünkü paranın değişim değerinde yaşanan negatif artış, temel ihtiyaçların karşılanmasına ayrılan fonun da artmasına neden oluyor. Öğrencinin kendisine ayrılan paranın anlamını yitirmesi, yaşamsal ihtiyaçlarını olması gerekenden daha fazlasıyla karşılaması paralel bir seyir izlemektedir. Nitelikli geçirilmesi gereken üniversite yaşamında bir öğrencinin ekonomik kaygılar yaşaması, yaşam kalitesini doğrudan olumsuz etkiliyor. Barınmadan beslenmeye, ulaşımdan sosyal alanlara kadar taşan ekonomik krizin etkileri öğrencilerin yaşamdan zevk alma düzeyini de geriletiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Devamında, yaşanan ekonomik boşluğa bir de sosyal boşluğun eklenmesinin uyuşturucu madde kullanımı, intihar, yanlış ilişkilenme biçimleri gibi sorunlar doğmasının kaçınılmaz olduğu söyleyen üniversite öğrencisi, “Toplumu derinden etkileyen bu ekonomik krizin baskısı, öğrencilerde en kolay şekilde kendilerini bu kaçış yollarında göstermektedir. Bu nedenle yaşanan ekonomik krizin, intihar vakalarında önemli bir rol oynadığı yadsınamaz. Hemen hemen okunan her intihar haberinde öğrencinin temel yaşam ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çektiği ve bunu bir sosyal utanca dönüştürdüğünü görmekteyiz. Yaşamla doğrudan bağı olduğuna değindiğimiz ekonomi, esasında öğrenciler için birçok sorunun temel nedeni olarak vücut bulmaktadır.” dedi.
“Üniversitelerin akademik yerler olması için “xwebun” temelinden süreklilik ve örgütlü mücadele kaçınılmazdır”
Xeta Jinê üyesi Zeynep Dağ, tarihten beri üniversitelerin direniş ve mücadele alanları olduğunu belirtirken, “Üniversiteler sorgulayan, üreten, toplumsal sorunlara çözüm olabilen alanlar olmuştur. Fakat günümüz bağlamında baktığımız zaman üniversiteler dinci, milliyetçilik, cinsiyetçi eğitim politikaları ile bilim ve ilim yuvası olması gerçekliğinden uzak tamamen tekçi ve faşist zihniyet tarafında yönetilen yerler olmaktadır. Sorgulamayan, araştırmayan, ezberci ve gerici bir eğitim sisteminin hakim olduğu kurumlar haline gelmiştir. Dolayısıyla tekçi bir zihniyetin hakim olduğu bir alanda akademiden bahsetmek mümkün olmamaktadır.” dedi. Daü atanan kayyımların ve KHK ile ihraç edilen akademisyenlerin bu gerçekliği daha da somutlaştırdığına dikkat çekti.
Konuşmasın sonunda Üniversitelerin akademikleşmesinde genç öğrencilere düşen görev ve sorumluluklara değinen Dağ, “Üniversitelerin akademik yerler olması için “xwebun” temelinden süreklilik ve örgütlü mücadele kaçınılmazdır. Bu bağlamda özel savaş politikalarını bilince çıkartmak için topyekün bir direniş örgütlemek temel görev olmaktadır. Özcesi üniversiteleri direniş kalesi haline getirip tekçi ve gerici zihniyete karşı demokratik ve kadın özgürlükçü yaşamı örmek yapılması gereken temel görevlerdendir.” dedi.