HABER MERKEZİ – Kadın şerefli ve kutsal bir biçimde büyük değerlerle birlikte yaşanılması gereken bir varlıktır. Bunun anlamını vermek istiyorum. Yaşama bundan daha değerli katkı olabilir mi? Bir yiğitliğiniz, bir erkekliğiniz varsa, bu konuda kendinizi göstermekten daha değerli bir çaba olabilir mi? Son bir yılda bu tip duygu ve düşünceleri çok yönlü geliştirmek istedim. Savaşla, dış cephede şu kadar başarı kazandık demekle övünmüyoruz. Aslında bunlardan büyük üzüntü de duyuyoruz. Biz savaşı hiçbir zaman sadistçe ele almadık. Asker, hain vuruyoruz deyip bundan zevk duymuyoruz. Bunlar yaşamın önünde bir engel olarak dikildikleri için, bizi an be an imha etmek istedikleri için savaşıyoruz. Yoksa bu dünyada en zor savaşabilecek olan biri varsa o da benim. Ancak yaşamın başka yolu yoktur. Her gün bu konuda çağrı yapıyorum; insani bir yöntemle, yani vurmadan, kırıp dökmeden, öldürmeden, bu halkın var olan bazı sorunlarını tartışarak halledelim diyorum. Ama bunların yüreği yoktur, büyük vicdansızlar. Bir halkın haklarının ne olduğunu, baskı altındaki insanların özleminin ne olduğunu anlamak bile istemezler. ‘Ulusal birlik ve bütünlük’ adı altında “Bir halk yok olsun, bütün insanlar yaşam dışı bırakılsın” anlayışına sahipler. Bu, kendileri için sözüm ona şereftir. Biz bu ‘şerefi’ çok iyi tanıyoruz; tarihte bunun örnekleri çoktur.
Biz çok haksız, çok körce, yıkmaktan ve imha etmekten başka amacı olmayan bu tip zalim güçlerden kendimizi korumak için bu savaşı veriyoruz. Ama asıl savaşımımız yaşamımızın bitirilmişliğine bir anlam verebilmek içindir. Bu cephe en az savaş cephesi kadar önemlidir. Biz, kabul edilebilir, sevip sayılabilir bir yaşamın kadın-erkek ilişkilerindeki tutturulması gereken düzeyle birlikte olabileceğine inanıyoruz. Kadını bizzat karar verebilecek, tartışabilecek, Zilan kişiliğinde görüldüğü gibi anlam ve duygu derinliğini yakalayabilecek bir biçimde geliştirmeyi düşünüyorum. Bu konuda gerekeni yapmaya çalışıyorum. Bu en doğrusudur, özellikle bizim toplumumuz için yerine getirilmesi gereken en kutsal görevlerden birisidir.
Başta saygıdeğer halkımıza ve dostlarımıza olmak üzere, partimiz içindeki yaşam konusunda belli bir derinliği yakalamak isteyenlere de şunu belirtebilirim: Zor da olsa, hatta savaştan bile zor olsa, birçok geleneklere, bağlı olduğumuz dinsel veya ahlâki ve moral değerlerimize ters de gelse, yeni yaşamın yolunu böyle açmak zorundayım. “Din, ahlâk ve gelenekler şöyle diyor” denilebilir; bunlar benim için önemli değildir, çünkü bunlar ülkemizi, yaşamı, kadını ve erkeği kaybettirdi. Ben kolay ve ucuz yaşamı sürdürmek niyetinde değilim. Tıpkı burada vurgulandığı gibi, “İddia ve yaşam büyük olacak” ilkesine bağlıyım. Bu ilke için ne gerekiyorsa o yapılacaktır. Bu kadar büyük bir savaşı hiçbir dinin mensupları gösteremez. Ama PKK’de özgürlük militanı gencecik bir kız bu gücü gösterebilmiştir. Bu sevgiyi ve vicdanı başka hiçbir gelenekte ve ahlâkta görmek mümkün değildir. İşte bu, özgürlük ahlâkında ve özgürlük amaçlarında gösterilmiştir.
Bütün halkımız, dostlarımız ve partimiz içindeki tüm kadın ve erkek militanlarımız!
Önderlikte yaşam konusunda bir ilerlemenin farkında olmak gerekiyor. Kadınla doğru yaşayabilmek ve daha anlayışlı olabilmek savaşa da çok güç verir. Bu, öyle sanıldığı gibi benciliğe götürmez. Kim bencilliğe götüreceğini söylüyorsa yanılıyor. Kadınla olabilmek bir savaş gerekçesidir. Herkes anlayabilmeli ki, son yıllarda kadınla ne kadar olabildiysem, o kadar amansız savaşçı olmayı bildim. Eski erkek bir kadınla oldu mu, kendini verse bir çırpıda kazanılacak bir savaşa ihanet eder. Bu erkek, benim için en namussuz erkektir. Bu kişilik kadın da olabilir. Ama benim yanımdaki hiçbir kadının beni savaş dışı bıraktığını hiçbir zaman düşünmüyorum. Zaten Zilan’ın kendisi ortadadır; Zilan’la olabilmek en büyük savaş eylemiyle olabilmektir. Kadınla olabilmek mi istiyorsunuz, o zaman en büyük savaşçı olacaksınız. Büyük yurtseverlikle, büyük özgürlükle birlikte olacaksınız. Yine kadın mı erkekle olmak istiyor; benim şahsımda yetişen yeni insanla olacak, yani Zilan yoldaş gibi olacaktır. Bunun başka izahı yoktur. “Anlamadık, güç yetiremiyoruz” dememelisiniz. Kutsal dediğimiz, yüreğimizde ve beynimizde sonuna kadar bağlandığımız sözleşme dediğim olay budur.
Ben buna yaşamın manifestosu dedim. Bundan sonra bu ülkede, bu halk içinde kadın-erkek arasındaki yaşam bu manifestoya göre olacaktır. Daha değerli kadın militanlar ortaya çıkararak, bunu biraz daha kanıtlamak istiyorum. Erkeklerin gözüne yiğit kadınları sokarak, gerektiğinde onlardan daha fazla savaşçı kılarak ve mümkünse onları biraz vicdana ve savaşa kaldırarak bunu biraz göstermek istedim. Yine yaşama büyük bir tutkuyla bağlanmaları için, kadının anlam ve önemini ortaya koymak istedim. Gelişmeler sınırlıdır, ama bana göre çarpıcıdır. Birçoğunun sandığı gibi, bilinç derinliği ve büyük bir ruh olmadan bu yaşam yaratılmamıştır. PKK’nin kadın şehitleri bu manifestoya göre gelişmektedir ve yine yiğit erkekler de bu manifestoya göre ortaya çıkmaktadır. İsterdim ki bunların tam zaferini sağlayabileyim. Gücümün buna yeterli olması için her şeyi çılgınca yerine getirmeye de çalışıyorum. Ancak bu yetmeyebilir. Şehitlere bağlılık sözü veren herkes, günlük yaşamını mümkünse büyük iddialı ve eylemli kılsın. Bana göre sıradan birisi bile büyük iddialı ve eylemli olursa, hem yaşamın temsilcisi, hem de onun gerektirdiği kadar savaşçısı olabilir; zaferi de kesinleştirebilir. Şahadetinin büyük diriliş eyleminin birinci yıldönümü vesilesiyle bunları vurguluyorum.
Zilan yoldaşımız sözlerinde sonuna kadar haklıdır. İddiası ve yaşam tutkusu son derece soyludur. Biz, biraz buna yol açtığımız için mutlu olmakla birlikte, tam zaferini sağlayamadığımız için de halen eziklik ve endişe içindeyiz. Ama bunu aşmak için de amansız çabalarımızı kesinlikle sürdüreceğiz. Kendisinin de vurguladığı gibi bu, mutlaka zafere götürecektir. Bu anlamda sadece savaşımın zafer çizgisi değil, yaşamın da zafer kişiliği Zilan Manifestosunda kesinlikle anlam bulmuştur. Bundan sonra yaşam, bu manifesto ve yemin altında anlam bulacaktır. Biz bütün kusurlarımıza, eksikliklerimize ve yanlışlarımıza rağmen, bunun gereklerini biraz yerine getirmeye çalıştık. İnanıyorum ki, bundan sonra daha cesur, doğrulara daha yakın, daha bilinçli, hem de çok duyarlı ve duygulu insanlar olarak yaşamın da gereklerini yerine getireceğiz ve savaş kadar yaşamın da zaferini kesinleştireceğiz.
30 Haziran 1997
Halklar Önderi Abdullah Öcalan